"çok güzel görünüyorsun şu an."yoongi'nin kalçamdaki eline hafifçe vurdum. "götümün acısından yüz üstü yatmak zorundayım, bayağı güzel görünüyorum."
kalçamdaki elini çekmeden enseme birkaç tane öpücük kondurdu. "ikinci turu isterken götünü düşünmüyordun ama."
yüzümü yastığa gömdüm, biraz utanmıştım. hep rüyamın ardından kendimi rahatlatmadığım için böyleydi, içime atınca daha da büyümüştü her şey.
elimi rastgele savurup yoongi'nin bedenini buldum ve yine bir tane geçirdim. susması gerektiği zamanları bilmiyordu, utanmaz herifin tekiydi.
yanağıma öpücük kondurmaya çalıştığında daha da gömdüm yüzümü, biraz şımarıklık yapıyordum ama dinlenirken iyi geliyordu. kalçamdaki elini çekip saçlarımın dibine masaj yapmaya başladı, çok iyi gelmişti. rahatlamanın etkisiyle yüzümü gömdüğüm yastıktan kaldırdım ve yan bir şekilde koydum kafamı. gözlerim yoongi'deydi. duştan sonra altına şortlarımdan birini giymişti, üstünde hiçbir şey yoktu. güzel bacakları, hafif kaslı ve beyaz üst bedeni gözlerimin önündeyken gözlerimi kapatmak istemiyordum.
kalçamdaki acı olmasa çoktan üçüncü tur için kucağına atlamıştım. yoongi'nin de gözleri benimkilere değince kocaman gülümsedi, istemsizce karşılık verdim. yoongi'den gelen bütün ilgili davranışları seviyordum, beni öyle güzel temizlemişti ki bütün banyolarımı onunla yapmak istiyordum.
"yoongi?"
"efendim bebeğim?" bu sefer yanağıma ulaşmış, önce koklamış, sonra ıslak bir öpücük kondurmuştu.
"ben sana küs kalacaktım, neden benimle seviştin?"
yoongi kıkırdadı, yan yattığım için büzülen dudaklarımı öptü. saçlarımı okşamaya devam ediyordu. "güzelim çocuk muyuz biz de bana küsüyorsun? sadece bana büyük ölçüde haklı olarak kızgındın. böyle küçük bir şeyi büyütmeye gerek var mı? üstelik kızımıza çok yaklaşmışken..."
hatırladığım şeyle yoongi'nin arkasındaki komodini işaret ettim. "aşkım, baban bana çek yazdı ya, onu ne yapacağım ben?"
aşkım dediğim anda salak salak sırıttı, işte bu adam güya 32 yaşındaydı.
"ne istersen onu yap bebeğim, sana verildi sonuçta."
o da benim gibi yatağa uzandı. yüzü tam hizamdaydı, dudaklarımızın arasında milimler vardı. böyle bakınca içim bir hoş oluyordu, yoongi hariç her şey bulanıklaşıyor gibi hissediyordum.
"böyle bakmasana bana."
eli gözümün önüne düşmüş birkaç saçı ittirdi. işaret parmağının tersiyle yanağımı okşadı. "nasıl bakıyorum?"
kendi sormasına rağmen kendi cevapladı. "içim gidiyor gibi mi, tam yanımdayken bile seni özlüyormuşum gibi mi?"
kelimelerle arası iyiydi, seçerken zorlanmıyordu ama ben ona en ufak bir iltifatı etmekte bile zorluk çekiyordum. acaba sevgimi gösteremiyor muyum diye endişelendim.
"ben nasıl bakıyorum sence gi, çok mu boş gözlerim?"
yoongi elini tamamen yanağıma yapıştırdı. "herkesi kırmaya korkar gibi bakıyorsun, çok narinsin, bakışların bile narin. senin gözlerinde iyiliği buluyor gibi hissediyorum, içimi huzurla dolduruyorsun."
korkum azalmak yerine artmıştı. sevginin gösterilmesi taraftarıydım ve eğer şimdi kendim gösteremiyorsam gösterileni de hal etmiyordum.
"demek istediğim, sana olan hislerimi bakışlarıma da yansıtabiliyor muyum? mesela sana baktığımda benim için beslediğin aşkını çok net görebiliyorum, ben çok mu başarısızım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fanfictionmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.