koltukta oturup sakinleşmeyi bekliyordum. yoongi, kimberly ile aşağı inmişti. ben o sözleri söyledikten sonra kadın dumura uğramış, yoongi'ye sanki berbat şeyler söylemişim gibi bakmıştı.yoongi ortamın gerilmesini istemediği için dahil olmamıştı, haklıydı ama yine de onun da bir tepki vermesini beklemiştim. sonuçta kadın resmen beni ezmeye çalışmıştı. bir de bu cesareti nereden aldığı başka bir meseleydi, yoongi normalde böyle bir şeye müsaade edecek biri değildi.
gereksiz uzun bir süre daha geçtikten sonra kapı açıldı. yoongi elinde bir tepsiyle yanıma gelmişti. açıkçası sinirden kahvaltı yapmadığımı bile unutmuştum, aklımın bir ucunda bile yemek yoktu.
yanıma geldi ve tepsiyi kucağıma koydu. "kim aşağıda minji ile konuşuyor, rahatsız olursun diye buraya getirdim yemeğini."
içimden yoongi'ye biraz tavır yapmak geliyordu, kadını çoktan evden göndermesini beklerdim. ne kadar istemesen de bir şey demeden getirdiklerinden yemeye başladım. şimdi hiç onunla yemek için tartışmak istemiyordum.
"bebeğim, kim yüzünden mi böyle düştü suratın? çok üzülürüm öyleyse. o biraz sivri dilli ve patavatsızdır, kusuruna bakma."
tuttuğum çubuğu seslice bıraktım. "sen değil, o kusura bakma diyecekti yoongi. kadın resmen beni ezikledi ve hala evimizde şu an."
yoongi elimi tuttu ve baş parmağıyla eklemlerimi okşamaya başladı. "biliyorum, üstümde emeği çok onun hoseok. hatrı vardır bende yani, kızamadım bu yüzden."
"ne emeği?"
yoongi bıraktığım çubuğu aldı ve yemekten bir parça aldı. ağzıma götürürken "bu anlatmak istediğim bir şey değil, en azından şimdi zamanı değil." dedi.
mecburen ağzımı açtım ve çiğnemeye başladım, sinirlerim bozulmuştu. bir ilişki yaşayacaksak gizli şeylerimiz olmamalıydı.
"birbirimize hayatlarımızı anlatmıyoruz yani, anladım yoongi."
elinden çubukları aldım. bir yandan birdenbire üstüme yüklenen çocuk sorumluluğu, bir yandan da yoongi ile kopmak üzere olan ilişkimin tam tersine dönüşü ağır gelmişti üstüme. şimdi sinirlenince diğer duygularım da açığa çıkmıştı.
"öyle demek istemediğimi biliyorsun, herkesin kendine sakladığı bir şeyler vardır."
yoongi'nin üstüne gitmek istemiyordum ama darılmıştım işte, elimde değildi. hatta şimdi minji ile olduğunu duyunca da kıskanmıştım. bazen böyle çocukça hissedebiliyordum.
"anlatmak istemiyorsan seni zorlayamam gi. sen misafirini yalnız bırakma, aşağı in."
yoongi gülmeye başlayınca anlam veremedim ve kaşlarımı çatıp öylece yüzüne bakmaya başladım.
"ne gülüyorsun?"
"bana tavır yapman hoşuma gitti, deli miyim neyim? tavır yapacağın kadar önemliyim yani?"
nereden ne çıkardığına şaşkınlıkla baktım. bu adam gerçekten değişikti. "ne alaka şimdi o? tavır falan da yapmıyorum ayrıca."
"bak hala tavır yapıyorsun, öpeceğim şimdi. çabuk ye yemeğini."
istemsizce ben de gülümsedim ve yemeğime devam ettim. gülüşünü görmek moralimi yükseltmişti.
"bebeğim, ciddiyim hızlan. minji için evlatlık işlemlerini başlatacağız."
gideceğimizi unutmuştum, hatırlayınca hızlıca ağzıma sokabildiğim kadar şey soktum. yanaklarım şişmişti, zor çiğniyordum. yoongi öncekinden daha sesli gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fiksi Penggemarmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.