0.8

2.6K 322 315
                                    





"hoseok, hadi uyan."

keyfimi bozan sesle birlikte üstümdeki yorgan çekiliyordu. huysuz mırıltılar çıkartırken burnumu yastığa sürtüyordum.

"kahvaltı hazır, uyan da birlikte yapalım."

yastığa gömülü yüzümle sallayabildiğim kadar kafamı iki yana salladım. "aç değilim." sızlanarak ağzımdan çıkardığım birkaç kelime bıraksalar akşama kadar uyuyacağımın habercisiydi.

birkaç denemesi daha başarısız olunca sinirli birkaç mırıltı çıkarttı. vazgeçtiğini düşünüp rahatlarken önce kalçama büyük eliyle şaplak attı hemen ardından çığlığıma eş olarak beni sırt üstü hale getirip bacaklarım ve belimden tutarak kucağına aldı.

"ne yapıyorsun? indir beni!" omuzlarına küçük yumruklarımı atarken hiç de etkileniyormuş gibi gözükmüyordu.

"koca bebeği hayata döndürmeye çalışıyorum. tam iki saattir uyanmanı bekledim ve açlıktan bayılmak üzereyim."

"beklemeseydin, bekle diyen mi oldu?"

banyoya geldiğimizde beni bıraktı.

"dün yalnız kaldığı için neredeyse ağlayan bir çocuk vardı da, ona yardım etmeye çalışıyorum."

gözümü devirdim ve elimi yüzümü yıkadım. uyandığım ilk birkaç dakikada inanılmaz sinirli oluyordum, özellikle başkası tarafından uyandırılıyorsam.

elime aldığım havluyla yüzümü kuruladım. acıyan kıçımı ovaladım.

"neden öküz gibi kıçıma vuruyorsun ya?"

dudaklarını öne uzattı. "tüh, acıdı mı? ovayım istersen? kaç dakikadır dil döktüğümün farkında mısın sen?"

ona cevap vermeyip saçlarımı düzeltmeye başladım.

"neden başımda dikiliyorsun? git, üstümü değiştirip geleceğim işte."

elimden havluyu aldı ve elimi tutarak yürümeye başladı.

"hoseok, bir kaplumbağa kadar yavaşsın. ciddiyim, çok açım ve her an bacaklarından bir ısırık alabilirim."

şortumun açıkta bıraktığı bacaklarıma bakıp yüzümü buruşturdum. sanki bir an ısırmıştı ve ben acısını hissetmiştim.

sinsice gülümsedim ve elini sıkıp durmamızı sağladım. ensesinden tutup bacaklarımı beline sardım, düşmemem için elleri anında bacaklarımı bulmuştum.

dudağına eğildim, biraz oyun oynasam sorun olmazdı. yüzü bir anda değişen ruh halime şaşırmış gibiydi.

"yoksa bacaklarımla ilgili hayaller mi kuruyorsun? belki de sandığın kadar düz değilsindir, sonuçta makarna da ıslanana kadar düzdür."

ve yoongi sonu kesilmeyecek bir kahkahaya başladı. somurtup kucağından indiğimde bile hala kahkahalarına devam ediyordu.

önden hızlıca ilerleyip masaya oturdum. yoongi geldiğinde ona kızgın bakışlarımı gönderdim.

kollarımı birbirine bağladım. "bu kadar komik olan neydi?"

sandalyesine otururken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"sence söylediğin cümlenin mantıklı bir tarafı var mıydı? kocaman yönelim meselesini makarnaya bağladın. komik yani."

ofladım.

"tamam, düşürme suratını. 32 yaşında bir adamım ve şimdiye kadar hiçbir erkeğe ilgi duymadım, anlatabiliyor muyum?"

sinirli halimden bir anda üzgün moda geçmiştim. yoongi'nin hoşuma gittiğinin farkındaydım. sadece, onunla aramızda gerçek bir ilişkinin olmayacak olması ona da çok ilgi duymamı sağlıyordu.

milion dollar man | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin