"daniel, balkona gelir misin?"daniel'ın odasına girip yanındakiler garipsemesin diye sormuştum, cevabını beklemeden balkona geçtim. yüksekte olduğumuz için gerilip bina duvarına sırtımı dayadım ve zemine bakmamaya çalıştım.
daniel çok geçmeden balkona gelmişti, yüzünde suçlu olduğunu bilen bir ifade vardı. onu tanıdığımı sanarken çok yanılmıştım, beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
"özür dilerim hoseok."
normalde her sabah kahveyle yanıma gelir ve muhabbet ederdi, bugün yanıma uğramamıştı. resmen kendi kendine her şeyi mahvetmişti.
"özür telafisi olacak şeyler içindir, bunun bir telafisi yok daniel. ben mi sana farklı bir izlenim verdim? hayatıma müdahale edebileceğini nasıl düşünürsün? bana sormadan o parayı verdin, peki ya sonrası, o fotoğraflar neydi daniel? amacın neydi?"
"o adam seni hak etmemesine rağmen sana sahip, bunun bana nasıl hissettirdiğini bilemezsin. kıskanıyorum, seni deli gibi kıskanıyorum hoseok. sadece yoongi'ye muhtaç olmadığını ve gerçek bir ilişkide olmadığınızı hatırlatmak istemiştim."
"haddin olmayan şeylere burnunu soktun. gerçek olmasa da ilişki bizimdi ve üçüncü birine ihtiyacımız yoktu. sana çok değer veriyordum ve gözümde ilah gibi biriydin, şimdi hiçbir şeysin daniel, sadece patronumsun."
sözümü birirince balkonu terk etmek için hareketlendim, daniel kolumu tuttu. bakışlarımız tekrar kesiştiğinde normalde neşe saçan suratının yerine pişmanlık dolu bir ifade vardı.
"seni seviyorum hoseok, beni kendine bağlayıp öylece gidemezsin hayatımdan. yaptığım yanlıştı, kabul ediyorum ama o fotoğraflar zaten sosyal medyada da patlaşacağımız cinsten arkadaşça fotoğraflardı. eminim ki yoongi gereksiz kötü bir tepki verdi, sana yoongi'nin gerçek yüzünü göstermek istedim. onunla mutlu olamayacağını gör istedim."
kolumu tutan elini ittirdim, sakin kalmaya çalışıyordum çünkü burası onun alanıydı. eğer bir parkta, bir kaldırımda duruyor olsaydık yüzüne yumruğumu geçirmiştim.
sahi, dün akşamki yaşananlardan sonra içim öyle bir öfkeyle dolmuştu ki bu öfkeye sebep olanları duvara vura vura dövmeden rahatlayamazmışım gibi hissediyordum. yoongi ve daniel'ı bir sandalyeye bağlamak ve güzel suratlarını elimle dağıtmak istiyordum.
"çoktan bu şirketteki işimden ayrılmıştım biliyorsun değil mi? yeni bir iş bulduğum an siktir olup gideceğim, beni öyle bir hayal kırıklığına uğrattın ki bunu asla unutamayacağım daniel, almanya gerçekten boktan bir yer."
sözlerimi bitirince balkondan çıkmıştım. büyük adımlarla asansöre ulaştım ve kendi katıma indim. masama bıraktığım çantamı ve ceketimi aldım ve şirketten çıktım. bütün gün daniel'la konuşabilmek için dakika saymış, akşamı beklemiştim. elimden gelen pek bir şey yoktu, onlara yaptıklarının karşılığını veremezdim ama hayatımdan çıkarabilirdim.
yoongi bana orospu demişti, ben de ona orospu desem içim soğur muydu? gururum kırılmıştı. yıllar boyunca sevdiklerim tarafından yanlış anlaşılmaktan korkmuştum. şimdi yoongi'nin benim canımı bu kadar acıtabilmesinin bir nedeni vardı, duygularım olduğu yerde kalmamış günler geçtikçe kuvvetlenmişti.
benim kalbim böyleydi işte, hiçbir zaman doğru kişi için atmazdı. incitilmek hoşuna gidiyor gibi gidip yoongi'yi bulmuştu. ilişki ve hisler konusunda toydum, toyluğumun yoongi'ye gelmesi de benim şanssızlığımdı.
metronun girişine geldiğimde tek binişlik kartlardan aldım, acilen metro kartı çıkarmam gerekiyordu. almanya'da ilk defa metroya bineceğim için durakları iyice araştırmış, taehyung'ların evine nasıl gidebileceğime bakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fanfictionmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.