final bölümüne hoş geldiniz🥺🥺 bol bol yorum yapın ve oy verin🥺🥺"burası gülüşüme ilk defa iltifat ettiğin yer, duygulandım."
yoongi beni ilk zamanlar getirdiği açık hava sinemasının olduğu yere getirmişti. doğayı sevdiğimi biliyordu, birkaç gündür de jin ve jimin olayını çözmeye çalışırken fazla yorulmuştum.
meğerse kore'de aralarında bir ilişki olmuş ve bittikten sonra jimin yanıma gelmek istemiş. anlamadığım tek nokta jin'in telefonunda var olan özel fotoğraflarımdı. hiçbir zaman onunla jimin ile olduğum kadar yakın olmamıştım, hep saygı duyduğum hyungumdu. açıkçası hala inanamıyordum, eğer orada jin itiraz etseydi ona inanırdım ancak itiraz bile etmemişti.
çok salak hissediyordum, bana ekstra dokunuşlarının hiçbirinin altında kötü bir niyet aramamıştım, sadece uzun süredir görüşmediğimiz için özlediğini sanmıştım. jimin'in anlattığına göre her şey bambaşkaydı. jin hyung bir süredir benden hoşlanıyordu.
yoongi beni bu kadar saf olduğum için azarlamıştı. onu anlayabiliyordum, uzun süre jin hyung ile aynı evde kalmıştım ve yanımda yoongi yoktu bile. bana dayanamayacağını bildiğim için tatlı birkaç söz etmiş ve sinirlenmesine engel olmuştum.
birkaç gündür de özlem gideriyorduk. bütün zamanını bana harcamaya çalışıyordu. biraz küçük kızımızı ihmal ediyorduk, gözümüz körleşmişti.
yoongi yattığı yerden kolunu uzatıp beni göğsüne çekti. saçlarıma bir öpücük kondurdu. "aptal gibi senden etkilendiğimi inkar etmeye başladığım günlerdi, eh uzun bir süre de inkar ettim."
elimin altındaki karnına birazcık vurdum. "iyi halt ettin, ağzıma sıçtın ilk zamanlar yoongi, seni affettiğim için salak hissediyorum."
karnına vuran elimi tuttu, avucuma öpücükler kondurdu. "kendimi affettirdiğimi düşünüyorum güzelim, affettiremedim mi?"
omzumu silktim, biraz şımarıklıktan zarar gelmezdi. yoongi derdimi anlamış gibi boynuma yaklaştı ve öptü. "affettireyim o zaman, ne yapsam ki?"
"onu da bana sorma bir zahmet yoongi bey."
belimden tutarak benimle birlikte oturur pozisyona geldi. "sen biraz getirdiğim meyvelerden ye, ben de sana çiçeklerden taç yapayım, belki o zaman affedersin."
gülümsememi gizlemeye çalışarak ortadaki kapalı kaplardan içinde çilek olanı elime aldım. "belki affederim, daha karar vermedim."
o çevremizdeki papatyalardan toplamaya başlamışken elimdekinin kapağını açtım ve büyük çileklerden birini ısırdım. ilk tanıştığımız zamanlarda ileride yoongi'nin benim için taç yapmaya çalışacağını söyleseler gülme krizine girerdim. çünkü o, böyle şeylerle pek uğraşmayan nemrut bir adama benziyordu. ben mi değiştirmiştim yoksa aşk mı ikimizi değiştirmişti?
çok fazla ilişkim olmamıştı ancak olanlarda da asla kendimden taviz vermemiştim. her zaman o burnundan kıl aldırmayan taraf olmuştum ancak yoongi bunu yıkmıştı. onun için çok şey yapmıştım, benim için çok şey yapmıştı.
ilişkimiz asla normal bir ilişki gibi olmamıştı. birbirimizi tanışır tanışmaz aynı evde yaşamaya başlamıştık. ondan etkilenmem işten bile değildi çünkü o güne kadar hayatıma girmiş herkesten farklıydı. olgundu, ayakları yere basıyordu ve prensipleri vardı. şimdi bu prensiplerinin bazıları canımı sıksa da o zamanlar dibimin düşmesini sağlamıştı.
elime başka bir çilek aldım ve emekleyerek yoongi'ye yaklaştım, çileği ağzına doğru uzattım. "aç bakalım ağzını."
yoongi ağzını kocaman açıp parmağıma dişlerini sürterek çileği ağzına aldı. "yuh, acıdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fanfictionmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.