"dayıcığım, bir tane çikolata yememe izin verir misin? anneme söyleme ama."
minji'ye zoraki bir gülümseme ve onay verdiğimde koltuğa attım kendimi. hoseok'un eve birkaç kağıt parçası bıraktığı günden beri -3 gün- kendimi ekstra yorgun hissediyordum, sürekli uyuyasım geliyordu. kafam hoseok'la dolu olduğu için hiçbir işime odaklanamıyor, hepsini chanyeol'e yıkıyordum.
bu süreçte aldığım güzel habere bile sevinememiştim. ablam hamileydi ve ikinci bir çocuğu olacaktı, bebek biraz büyüyene ve tamamen tutunana kadar saklamak istemişti çünkü bir kere düşük yapmıştı, o zamanki hayal kırıklığı daha dün gibi aklımdaydı.
duyunca minji gibi dünyalar tatlısı bir yeğenim daha olacağı için tabii ki çok sevinmiştim ama yüz mimiklerim ve vücudum mutlu bir insanınkinin yanından bile geçmemişti.
biraz önce namjoon ile doktor kontrolüne gidecekleri için minji'yi bana bırakmak istemişlerdi, büyük bir zevkle kabul etmiştim ama şimdi minji'ye mutlu rolü yaparken çok zorlanıyordum.
"hoşik nerede yoongi? ben onu çok özledim." çok kelimesini söylerken kollarını iki yana açmış ve ne kadar özlediğini göstermeye çalışmıştı.
ben de çok özledim minji, ben de senin gibi kollarımı açmak istiyorum, hoseok kapatana kadar öylece beklemek istiyorum.
zaten bozuk olan moralim hoseok'u hatırlayınca iyice kötüleşmişti. gözlerim masanın üstünde hoseok'un bıraktığı gibi öylece duran kağıtlara takıldı.
"ben de çok özledim minji, benimle mutlu olamadığı için gitti evden. kızma hoseok abine."
minji kaşlarını çattı ve dizlerimden tırmanıp kucağıma çıktı, ona ellerimle destek olmuştum. minik parmağını bana uzattı.
"ona neden kızayım? onu mutlu edemediğin için sana kızıyorum dayı! şimdi onu bir daha göremeyecek miyim?"
minji'nin büyük gözleri dolarken kendileriminkiler dolmasın diye dua ettim, yoksa ikimiz birlikte akşama kadar ağlar dururduk.
bir yandan da düşünüyordum, minji bile iki cümlenin ardından beni suçluyorsa hoseok'u zorla yanımda tutmaya çalışmamın bir anlamı yoktu. onu cidden mutlu edememiştim ve mutlu edebileceğimin de garantisini veremiyordum.
elimden geleni yapardım ama en nihayetinde ben yine ilaçlar olmadan sakinleşemeyen biriydim, insanları bana maruz bırakmaya hakkım yoktu.
"bilmiyorum minji. sana boyama kitabını getireyim mi?"
minji'nin dikkati hemen dağılırken neşeyle ellerini çırptı ve kucağımdan indi. sızlayan burun kemerimi sıktım ve en son hoseok'un odasına bıraktığımız boyama kitabını almaya gittim. içeri girdiğimde tanıdık kokunun yavaş yavaş solmaya başlaması canımı sıkmıştı, sonsuza kadar onun kokusuyla nefes almak istiyordum, her nefesime o karışsın istiyordum.
boyama kitabını bulabilmek için çekmeceleri karıştırmaya başladım, aradığımı bularak elime aldığımda içinden birkaç tane kağıt düştü. eğilip yerden kağıtları topladım ve incelemeye başladım.
hoseok, beni çizmişti. güzel ve zarif ellerini benim için yormuş, her bir ayrıntımı özenle işlemişti. jung hoseok'u hak etmediğimi bir kez daha fark etmiştim. o bütün emeklerini benim üstüme yorarken ben önemsiz ayrıntılarla kafamı bozmuş, hislerimizi geri plana atmıştım.
aptaldım, yalnız kalmalıydım. yanımda olan kimseyi hak etmiyordum. hele hoseok'u hiç hak etmiyordum.
elimdeki boyama kitabını istemsizce sıkarken hoseok'un çizimlerini çekmeceye geri koydum. gece minji gittikten sonra öpüp koklayacaktım. yine sızlayan burun kemerimi daha bir sert şekilde sıkarken salona geri döndüm. minji çoktan boya kalemlerini masaya sermişti. önüne boyama kitabını sakince koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milion dollar man | sope✓
Fanficmrgenuisuga bu topluluğun başına sadece evli gay çiftler geçebiliyor ve ben gay bile değilim, heteroyum. hoperighthere tüh, yazık oldu.