Gözlerimi açtığımda etraf sessizdi. Ne tıslamaya benzer o korkunç sesler vardı ne de Jimin'in kulağıma nini gibi fısıldadığı şarkılar.
Jimin'in kendisi de etrafda yoktu. Kaşlarım çatılırken doğrulup oturdum. Bu esnada üstümdeki bana ait olmayan bol tişörtü fark ettim.
Tişörtün yakasını tutup burnuma yaklaştırdım ve o tanıdık kokuyu bol bol içime çektim. Kokunun sahibi nereye gitmiş olabilirdi?
Aklıma gelen kötü senaryolarla hızla ayağa kalktım. O kadar ani bir hareketti ki başım döndü, gözlerim karardı. Elimi duvara dayayarak birkaç saniye bekledim ve hemen sonra üstümdeki tişörtü çıkararak koluma astım. Büyük ihtimalle üşümemem için giydirmişti.
Çünkü o üşümezdi. Damarlarından alev akan adam nasıl üşüyebilirdi ki?
Ama bilmediği şey bende soğuğu taşıyordum içimde. Üşümek sıkıntı değildi.
Seri adımlarla mağaranın çıkışına gittim ve gördüğüm manzarayla büyük bir şok dalgası bütün benliğini sardı.
Gök yüzünden yağmur gibi düşen küllere şok içinde bakarken burnuma buram buram yanık kokusu geliyordu.
Ateşi sonuna kadar kullanmıştı anlaşılan.
Ben kendi gücümü bu kadar kullansam dünya sular altında kalırdı herhalde.
Neyse ki benim öfke kontrolüm vardı. En azından birimiz akıllı olmalıydı değil mi?
Kendi etrafımda dönerek yürümeye başladım ormana doğru. Dumanların en koyu olduğu yer orasıydı.
Burnumun ucuna düşen kırmızı küle bakarak kıkırdadım. Saçma bir benzetme olacak belki ama kar gibiydiler. Tabii etrafın Cehhenem gibi sıcak olması dışında.
Şakaklarımda biriken boncuk boncuk terleri elimin tersiyle sildim.
Nefes alıp verirken bile zorlanıyordum. Öyle bir sıcaktı ki sanki her nefesimde ciğerlerime ateşi çekiyordum.
Öksürerek dolan gözlerimi kırpıştırdım. Devasa bir yangın vardı ve duman. Kara dumanlar her yeri sarmıştı.
Jimin'i bulmak isterken boğularak ölecek gibiyim sanki...
Sahra bu halimi görse gözlerini kısarak koca bir kahkaha atardı. Cidden harika bir ölüm şekliydi.
Mezar yaşımda da şu yazarılır herhalde, çok fazla duman vardı. Sevgilisini kurtarmak isterken öldü.
Sahra mezarın önüne geçip benimle uzun yıllar dalga geçerdi. Ruhuma bile huzur vermezdi pislik herif!
Jimin'in tişörtüyle burnumu ve ağzımı kapatarak yürümeye devam ettim. Daha sonra ise koşmaya başladım. Ateşin yoğun olduğu yere doğru gidiyordum.
Bir rahat duramamıştı. Ne olursun yani benim uyanmamı beklese? Ben de ona yardım edebilirdim.
Aniden tutuşmuş devasa boyutlarda bir akrep önüme çıkınca çığlık atarak durdum.
Acıyla tıslayan yaratık büyük kıskaçlarını bana doğru uzatıyordu.
Pekâlâ...
Odaklanarak ellerimin iki yanına açtım. Avuçlarımda su birikmeye başlamıştı. Geriye doğru adımlar atarken su büyüdü ve güçlendi. Devasa boyutlara gelen su toplarından ilki tokat gibi önümdeki yaratığa çarptı.
Geriye doğru savrulan yaratık yere devrilmişti. Bedenindeki alev sönmüştü. Ama bu öleceği gerçeğini değiştiriyordu.
Sol elimdeki su topu tepesine aktı ve onu içine aldı. Şimdi boğuluyordu. Boğularak ölecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT SAHİPLERİ
Random4 temel element ve kadim bir güç. Peki bu gücün karşılığı ne? Peki ya aşk... Mümkün olabilir miydi iki zıt element sahibinin aşkı?