~42~

421 27 32
                                    

Ufak bir mağaraya girdik. İkimizde sessizdik. Konuşacak çok şey vardı. Bu yüzden susuyorduk ya zaten.

Bağırmaya nereden başlayacağımızı düşünüyorduk.

Yani ben düşünüyordum. Evet, onu deli gibi özlemiştim ama bu benden sakladığı şeyleri unutmamı sağlamıyordu ne yazık ki.

Saklamakla da kalmamış üstüne bir de zıt elementler zırvalığını söylemiş ve beni kendinden uzaklaştırmıştı. Yani sadece benim yüzümden değil, onun yüzünden de birbirimizden ayrı kalmıştık.

Tabii, bana yalan söyleyen tek kişi o değildi. Zedd ve Jin'den de hesap sormam  gerekecekti.

İlk konuşan taraf ben oldum.

Ben:" Buraya nasıl geldin?"

Sırtı bana dönüktü. Gelirken yolda topladığı kuru dalları bir araya getirdi ve ellerinde ateş yaratarak dalları tutuşturdu. Ellerini birbirine çırparak bana yandan soğuk bir bakış attı.

Jimin:" Ateşe yaklaş, üşütürsen sana bakmam."

Gözlerimi devirerek ateşin olduğu yere yürümeye başladım. Onun yanından geçerken de kasıtlı olarak omzuna çarptım. Birkaç adım daha atmıştım ki eli koluma dolandı.

Olduğum yerde dururken ona bakmadım. O hançeri kendime neden saplamıştım?

Çünkü kendimi suçlu hissetmiştim! Benim yüzümden başımıza gelmeyen kalmamıştı! Ben kendimi suçlarken o yanımda değildi. Olsaydı böyle olmazdı.

Ne olurdu beni yanına alıp kendi anlatsa.

Suçluluk duyduğumda beni yatıştırsa.

Ama yok! İlla bir başkasından öğrenmem gerekiyordu değil mi?! Hem de pislik birinden!

O gün hissettiğim duygunun tarifi yoktu sanırım. Bir yanda kardeşim olarak benimsediğim kız, He-Ran vardı. Onun canı ile tehdit edilmiştim. Daha sonra da benden saklanılan şeyleri öğrenmiştim.

Mahvolmuştum.

Şimdi benden hesap mı soracaktı?

Soğuk mu davranacaktı?

Hangi hakla?

Ben:" Elini çek."

Çekmedi. Aksine sanki beni hiç duymamış gibi bir anda kendimi ona hapsolmuş bir pozisyonda buldum. Sırtımı sert göğsüyle adeta bütünleşirken kollarını bedenime doladı.

Sarılıyor muydu?

Gözlerim benden izinsiz dolarken yüzünü saçlarımın arasına gömdü.

Jimin:" Biliyor musun? Dünya'da bana kalan bedenin sen gibi kokmuyordu. Sadece görüntün vardı. Ama sen yoktun."

Saçlarımın arasında hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi yumdum sıkıca. Saçlarımın arasında derince soluklanan adamı yok saymaya çalıştım ama bu imkansız gibi bir şeydi.

Neden bu kadar zordu ona karşı koymak?

Ben:" Bana bir neden ver. Neden yalan söyledin?"

Kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki ona bağırmaya halim yoktu.

Yine de bana geçerli bir neden vermeliydi.

Jimin:" Mecbur kaldım."
Ben:" Sen mi mecbur kaldın? Sen?"

Kendi kendime gülerken deli gibi gözüküyor olabilirdim ama umrumda değildi.

Mecbur kalmışmış!

ELEMENT SAHİPLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin