~27~

588 39 9
                                    

Jimin sinirli yüz ifadesinden ödün vermeden yanımda yürüyordu. Burnundan sert soluklar veriyordu. Saçları dağınıktı. Sarı tutamları alnına düşüyordu. Üzerine siyah bir tişört giymişti. Parmaklarında her zamanki gibi eklem yüzükleri vardı.

Peki acaba biz nereye gidiyoruz?

Pardon, yanlış soru. Beni nereye sürüklüyor bu civciv kılıklı boğa?!

Ben:"Bir soru sorabilir miyim?"
Ben:"Sessizliğini evet olarak algılıyorum."
Ben:"Soruyorum o zaman."
Ben:" Bak sonra kızarsan falan-"

Ani bir hareketle bana döndü. Gözlerinin alev almıştı adeta.

Jimin:"Ben sorma desem bile sen zaten soracaksın, değil mi?!"
Ben:"Zeki adamsın gerçekten."

Sinirli yüz ifadesi bir an için yok oldu. Ama sadece bir an için.

Jimin:" Sen o odanın önünde ne yapıyordun öyle?"
Ben:" Senin gözünde bir çeşit sapık mıyım ben? Tabii ki sen gelmesen bile ben o manzarayı izleyecek değildim."
Jimin:" Aferin."
Ben:"Çıkartma da isterim."
Jimin:"Kapa çeneni!"
Ben:"Sen emrettin ya hemen kapatırım sahip."
Jimin:" Ne dedin sen?"
Ben:"Hiiiç..."

Korkutucu bir şekilde kaşlarını çatınca bana da şirince sırıtmak düştü.

Jimin:" Eğer tek kelime daha edersen gerçek sahip nasıl olunurmuş bu gece sana zevkle gösteririm."

Fesat olmayalım canım. Belki işkence falan etmekten bahsediyordur.

Yutkunarak gözlerimi kaçırdım. Bir anda sırtım soğuk duvarla buluşunca irkilerek ona baktım.

Jimin:"Belki de şimdi göstermeliyim ha ne dersin?"

Üzerime eğildi ve burnunu boynuma sürttü. Sonra derin bir nefes aldı.

Beni mi kokluyor bu?

Ben:" Ne yapıyorsun?"

Dudağımı dişlerimin arasına alarak çekiştirdim. Gözleri dudağıma kaydı. Bende istemsizce onun dolgun dudaklarına bakarken buldum kendimi. Adam resmen sapık tarafımı uyandırıyor.

Jimin:"Dudağını işkence etmeye son ver. O dudaklara sadece ben işkence edebilirim. Bunu aklından çıkarma."

Bedenimdeki bütün kan yanaklarıma akın ediyordu.

Ben:"Neden? Sen benim sahibim misin?!"
Jimin:"Hayır ve asla da sahibin olmayacağım. Sen değersiz bir eşya değilsin."

Bu sefer burnunu saçlarıma gömdü ve derin bir nefes daha çekti içine.

Jimin:"Kokun hiç değişmiyor."
Ben:"Ne korkuyorum peki?"
Jimin:"Deniz ve ıslak toprak kokuyorsun."

Sende çikolata kokuyorsun...

Sonra birden beni öpmesini beklerken kollarını bedenime doladı ve beni göğsüne çekti. Kollarını bedenime öyle sıkı sardı ki sanki beni göğsüne hapsetmek istiyor gibiydi.

Bende kollarımı beline sardım. Bir süre öyle kaldıktan sonra benden uzaklaştı.

Bu defa bir elini belime koydu ve beni hafifçe iterek yönlendirdi.

Jimin:" Aç mısın?"
Ben:"Her zaman."

Gülerek beni onayladı.

Jimin:"Güzel çünkü piknik yapmaya gidiyoruz."
Ben:"Ciddi misin?"
Jimin:"Neden bu kadar şaşırdın?"
Ben:" Sende pek piknik yapacak tip yok. Daha çok bardan bara gidip sabaha kadar içecek bir hava var."

ELEMENT SAHİPLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin