Bu son iki bölüm hiç planladığım gibi olamadı bir türlü. Çok uzun yazdım umarım sıkılmazsınız. Bir de şey yazdım azıcık +18 kendimi tutamadım. Ramazan bitince yazayım diye tutuyordum kendimi jdjkdkdjdj neyse çok bekletmeyeyim sizleri iyi okumalar...
~
İkimiz de yatakta uzanmış uykunun ağırlığının gelip bizi bulmasını bekliyorduk. Gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen ikimizde de gram uyku yoktu. Sessizliği dinleyerek tavanı seyrediyorduk boş boş. İnce örtünün altında birbirine kenetlediğimiz parmaklarımız köprü görevi görüyordu tenlerimiz arasında. Huzursuz sessizlik beni rahatsız edince daha fazla dayanamayıp onun olduğu tarafa dönüp yüzünü izlemeye başladım Bright'ın.
"Neden uyuyamadın?"
"Sen neden uyuyamadıysan o yüzden." o da yan dönüp bakıyordu artık bana. Gözlerinde uykudan eser yoktu sadece hüzünlü bir keder vardı. Bana böyle bakması canımı acımıştı.
"Hep merak ediyordun? Gizli gizli arkamdan araştırdın bile. Şimdi neden ağır geliyor ki tüm yaşadıklarım sana?"
"Ağır geliyor demeyelim de ne bileyim senin hep gülen yüzüne alışkınım ben hiç mutsuz görmemiştim ki şimdiye kadar. Evet merakım bir nebze olsun dindi anlattıklarınla ama şuan daha da çok soru birikti kafamda geçmişinle ilgili."
"Neymiş o sorular?"
"Boşver bugün yeterince yoruldun zaten. Sonra cevaplandırırsın kafamdakileri."
Gözlerini kapatıp uyuma pozisyonuna geçmişti ama ben çok iyi biliyordum o göz kapaklarının altında titreyen gözlerindeki kederi ve kafasındaki sorular yanıt bulmadıkça bu adam asla uyumazdı.
"Sor hadi. Şimdi sormazsan hiçbir zaman beni bu kadar istekli bulamayabilirsin belki de anlatmak için."
Gözlerini tekrar açıp dikkatle baktı gözbebeklerime. Gayet ciddi halim onun da dikkatini çekti sonunda hafifçe öksürerek kendini soracağı sorulara hazırladı.
"Sonra ne oldu yani baban öldükten sonra? Annenin yanına mı gittin?"
"Hayır." dedim kafamı olumsuz anlamında sallayarak.
"Onu bir daha hiç görmedim. Yetkililer beni bulup getirdiklerinde aramışlardı onu telefonla. O zaman duydum sesini son kez. Durumu anlattı memur, gelip beni almasını, bana sahip çıkmasını söylüyordu ama o bunu kesin bir dille reddetti. Kocasının kesinlikle böyle bir şeye müsaade etmeyeceğini, huzurunu bozmak istemediğini duydum megafondan dışarıya yansıyan sesinden. Çocuk aklımla oturup ağlamıştım salak gibi, annem beni niye istemiyor? Ben ona ne kötülük ettim diye? Halbuki çok uslu bir çocuktum hiç onu üzecek bir şey de yapmamıştım. Hala düşündükçe kendime kızıyorum ne kadar aptalmışım diye." acı bir gülümsemeyle gülmüştüm bu söylediklerime.
Derin bir sessizlik oldu yine aramızdaki boşluğu dolduran. Bright yatakta biraz daha sokuldu yanıma. Avuç içi yine yanağımı okşuyordu şefkatle. Nasıl bu kadar huzurlu hissedebilirdi ki insan sevdiğinin sıcaklığını hissedince? Bu hissin tarifi yoktu bende çünkü ilk kez böyle bir duyguyu yaşıyordum. Ama bu gece konuşmaya başlamıştım bir kere, susmaya da hiç niyetim yoktu. Ona her şeyi anlatmak istiyordum ki geleceğime ortak olan adamın geçmişime de ortak olmasını istiyordum.
"Sonra beni sosyal hizmetler himayesine aldı işte. Oradan oraya gittim, bir iki kere koruyucu aile yanında da kaldım hatta ama çok uzun sürmedi çünkü bir türlü ailem olarak göremiyordum kimseleri. Huzursuzluk çıkarıp insanları bıktırıyordum kendimden. Çocuk esirgeme daha iyiydi benim için, en azından orada benimle aynı kaderi paylaşan bir sürü çocuk vardı. Liseye kadar hiç arkadaşım olmadı hep yalnız takıldım çünkü eğer birini alırsam hayatıma onu da bir gün kaybedeceğim korkusunu yaşıyordum. Liseye başladığım da yine aynı şekilde yalnız gidip geliyordum okula kimselerle konuşmadan. Herkes kötü şeyler söyleyip duruyordu arkamdan ama umursamıyordum. Seçtiğim bir yalnızlıktı bu ve ben bundan dolayı gayet mutluydum. Yanıma yaklaşan ilk insan Jirakit olmuştu, öylesine yanıma oturup annesinin yaptığı sandviçi paylaşmıştı benimle teneffüs arası. Hiçbir şey söylemeden öylece oturdu yanıma. Kabalık olmasın diye aldım böldüğü yiyeceğini. Her gün aynı şeyi yaptı hiç bıkmadan ve hiç konuşmadan. Belli ki ilk benim konuşmamı istiyordu. Sonra arkadaş olduk, zamanla da dost en sonunda da kardeş gibi olduk. Ailesiyle bile tanıştırdı beni. Annesi beni çok sever söylemiş miydim? Annemden görmediğim anneliği Jira'nın annesinden gördüm ben. Bir daha da hiç kopmadık işte nereye gidersek gidelim hep yanyanaydık. Tüm zorlukları beraber omuzladık. O zamanlar bile bir şeyler eksik hissederdim hep. Bir parçam eksikmiş gibi... Bu eksikliğin hep annem olduğuna inanıyordum o zamanlar. Polis olduktan sonra merakıma yenilip onu araştırmaya başladım, niye yaptım böyle bir şeyi hiç bilmiyorum? Sosyal güvenlik numarasından yaşadığı adresi, ailesini falan buldum. Benden sonra iki çocuğu daha olmuş yüzlerini bile görmediğim sadece isimlerini bildiğim iki kardeşim daha var yani bir yerlerde. Büyük olan erkek kardeşim yurtdışında çalışıyordu o zamanlar şimdi kim bilir nerede? Küçük olan kız kardeşim ise o zamanın en iyi okulunda okuyordu. Tam annemin hayalindeki gibi evlatlar, eminim onlarla çok gurur duymuştur. En azından bizi terk ettiğine değen bir hayatı olmuş. İçimdeki kırgınlıklara rağmen onun adına mutlu olmuştum. En azından birimiz mutlu olmuştuk bu hayatta. Ama içimdeki eksiklik hiç geçmiyordu bir türlü. Hayatıma giren her insanla biraz daha farkına varıyordum yokluğumu. Sonra sen çıktın karşıma. Yapbozun kayıp parçasını seninle tamamladım ben. Ben seninle tamamlandım." sahte gülüşü silip atmıştım yüzümden. Şimdi gerçek bir gülümsemeyle bakıyordum aşkla bakan sevgilime.
![](https://img.wattpad.com/cover/260936777-288-k791979.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Officer || BrightWin✔️
FanfictionBright ve Win birbirlerinden nefret eden iki polis memurudur. Bir gizli görev için birlikte çalışmaları istenirse ne olur? Birbirlerinden nefret ederken nasıl çalışabileceklerdir? Yoksa nefretleri zamanla yerini başka duygulara mı bırakacak? Kapak...