26. Part

860 56 92
                                    

Çok beklettim biliyorum. Önceleri bazı işlerim vardı onları halledeyim diye ara verince hikayeden koptum geri toparlaması güç oldu. Çok aman aman bir bölüm olmadı baştan uyarayım.

Nihayet lanetli bölümü yazabildim şükür. Ama 2 bölüm halinde atacağım tatil kısmını.

Bu arada yorum yazmanız için illa ortadan kabolmam mı gerekiyordu arkadaşlar lütfen elleriniz oylara yorumlara gitsin benim çok hoşuma gidiyor çünkü sjjdjdkkd

Neyse yine çok konuştum size iyi okumalar

~

Bright

    "Bu kadar da bekletilmez ama ya! Hani sadece bir saatlik rötar yapmıştı uçağımız?" diye mırıldanıyordu kendi kendine sinirle. Sabırsız bir heyecanla oturduğu yerde kımıldanıp duruyordu sürekli. Elinde oynayıp durduğu uçak biletini farkında olmadan buruşturmuştu bile çoktan. Bu sevimli, sinirli halleri gülümsememe neden oluyordu. Zaten ona ne zaman baksam hep gülümsüyordum istemsizce. Bu hal bende bir tür alışkanlığa dönüşmüştü artık farkında bile olmadan.

    "Biraz daha dayan. Sakin ol, birazdan açarlar kapıları biz de uçağımıza binmiş oluruz."

    "Sana demesi kolay. Nasıl olsa hayatında ilk kez uçağa binip, yurtdışına tatile gitmiyorsun?" 

    Tatil için gitmeyi planladığım yer Japonya'ydı. Madem kar istemişti benim sevgilim ben de ona karı getiremiyorsam, onu karın olduğu bir yere götürürdüm. Gideceğimiz yer Japonya'nın Nagano eyaletinde yer alan Nozawaonsen köyüydü. Yılın bu zamanları kayak yapılabiliyor hala orada. Yetmiş yıllık bir geçmişe sahip kayak merkezine gitmek için Bangkok havaalanında uçağımızın gelmesini bekliyorduk sabırsızlıkla. Win'e belli etmesem de aslında ben de çok heyecanlıydım. 

    Ona söz vermeme rağmen arkasından iş çevirerek gerçekleştirmiştim bütün tatil planlarımı. En zor kısmı ise sakladığı pasaportu bulup çıkartmaktı. O konuda Jirakit yardım etmişti bana. Win'in özel eşyalarını sakladığı yeri bana söylemişti. Neyseki pasaportunun hazır olması bir mucizeyi, hiç yurtdışına çıkmamış bir insan olmasına rağmen. Bu yüzden de sıfır baştan pasaport çıkarttırmakla uğraşmayacaktık ikimizde. Belliki şans da yüzüme gülmüştü ki işlemleri 1 hafta içerisinde halledebilmiştim. Geriye tatilimizi yapıp dönebileceğimiz 5 günümüz kalmıştı ama olsun bu bile yeterliydi onunla vakit geçirmem için.

    İkimizde devlet memuru konumunda olduğumuz için hususi (yeşil) pasaportlarımızla vize işlemlerine gerek duymadan Japonya için çıkış izinlerini alabilmiştim. Araya tanıdıkları da sokmuştum tabi işlemler öne konulup bir an önce hallolsun diye.

    Konsoloslukta babamın tanıdıkları çoktu, onlardan yardım almak benim işime çok yaramıştı. Tabi onlar da boş durmamış babama hemen haber uçurmuşlardı. Daha evrakları vermemin üstüne bir saat bile geçmeden babam telefonla aramıştım. Telefondaki sorgulamalarına katlanıp ona dürüst cevaplar vermek zorundaydım. Çünkü bu hayatta en çok saygı duyduğum kişi babamdı. Her zaman ciddi ve soğuk durmasına rağmen ben onu çok sever ve güvenirdim. Bana olan güvenini de asla yıkmak istemezdim. O yüzden o bana Japonya'ya neden ve kiminle gittiğimi sorduğunda tüm detaylarıyla anlatmasam da "Benim için özel birisiyle sadece tatil yapmaya gidiyorum." dedim.

    Win'i henüz aileme anlatmak istemiyordum. Bunun nedeni ailemin vereceği tepki değildi, aksine yönelimimi daha ben bile farkına varmadan fark etmişler ve bana bu konuda anlayışlı bir şekilde yaklaşmışlardı. Onlara anlatmamamın asıl sebebi hala Win ile yaşadığımız son olayları tam olarak atlatamamış olmamız. Her şey çok üst üste gelmişti ve ben Win'in bir aile ortamına hazır olup olmadığından emin değildim. En son bana babasını anlattığı günü hala hatırlıyorum. Yüreğimin üstünde taşıyorum acısını.

The Officer || BrightWin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin