16. Part

897 76 73
                                    

    "Brightcım böyle güzel bir hanımefendiyle bizi tanıştırmayacak mısın?" 

    Oturduğum bar taburesinden kalkıp Bright ve uzun bacağın arasına girdim. Çapkın bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Kızın tam karşısında duruyordum şimdi, yavaşça sokulup yanına elini nazikçe tuttum.

    "Merhaba, benim adım Win. Ya sizin?" dedim yumuşak elini tutup nazikçe dudaklarıma götürürken.

    "Benim adım da Pam. Memnun oldum." kikir kikir gülüyordu karşımda. Arkamdaki gerzeğin keşke surat ifadesini görebilseydim. 

    "Ben de çok memnun oldum Pam. Bu gece daha da güzel olamaz derken gözlerim seninle buluştu. Çok erken konuşmuşum demek ki. Lütfen otur bizimle, bir içki ısmarlayayım sana."

    Kızın gülüşü tüm yüzüne yayıldı. Arkamdaki gerilimi hissedebiliyordum resmen. Ah keşke Bright'ın morarmış suratını görebilseydim şu an. Kızın elleri hiç rahat durmuyordu. Yavaş yavaş temaslara başlamıştı bile. Daha tanışalı ne oldu kızım azıcık yavaş ya.

    "Tamam tamam. Hop bir dakika durun." Benimki oturduğu yerden kalkıp sonunda bir tepki vermeyi akıl edebilmişti. Pam'in ellerini üzerimden çekerek, bana dönüp "Tamam mesaj yerine ulaştı. Uzatma istersen." dedi. 

    Kızdan uzaklaşıp gerisin geri dönerek tabureme geri oturdum. İçkimi büyük bir zevkle içiyordum. Bu zafer benim en büyük onurumdur.

    "Pam kusura bakma ama bu gece erkek arkadaşımla başbaşa içmek için buradayız. Şimdi müsadenle iyi geceler dilerim sana."

    "Erkek arkadaşın?" kızın şaşkın ifadesi bende kilitli kalmıştı. Elimdeki kadehi kaldırarak şerefe yaptım. Kızarmış bir suratla hiçbir şey demeden dönüp gitti. Aslında kızın bir suçu yoktu, zavallıcık bu iki manyağa denk gelmişti sadece. Bright ise derin bir nefes vererek tekrar yanımdaki tabureye oturdu. Bana  attığı bakışlarda kızgınlık vardı. Umursamadım hala zaferimin keyfini çıkarıyordum.

    "Bu yaptığın çok adiceydi. Sakın bir daha böyle bir şey yapma. Resmen sana dokunmasına izin verdin gözümün önünde. Duydun mu beni?"

    "Duydum. Piç."

    "İyi o zaman. Pislik."

    "Hak ettin ama kusura bakma. Tamam geçmişin dedik sineye çektik de. Arkadaş sen de hiç acımamışsın. Yaş dememişsin cinsiyet dememişsin uçan sineğe bile atlamışsın. Başlarım senin geçmişine."

    Bak durduk yere yine sinirlendim. Uzaktan bizi korkulu gözlerle izleyen Jira'ya elimdeki boş kadehi uzattım bir tane daha vermesi için. 

    "Benim minik tavşanım yoksa beni kıskandı da gerildi mi? İstersen bana gidelim seni rahatlatayım."

    "Defol git Bright! Kim bilir kaç kişiyi attığın o pis yatağına yatmam ben."

    "Hiç kimse."

    "Hıı? Ne diyon ya sen?" Jira'nın bana yavaştan uzatıp kaçtığı içkiyi aldım elime. Belli o da tırsmıştı aramızdaki gerilimden. Az önce asarım keserim diyordun ya Bright'a ne oldu? Ayrıca ben niye bu salak herife trip atıyordum ki.. Off böyle şeylerden nefret ederim halbuki..

    "Evime daha önce kimse gelmedi. Kimseyi getirmedim daha doğrusu." bakakalmıştım yüzüne.

    "Yalan söylüyorsun." sesim yine çok zavallı çıkmıştı. Ben bu adamın karşısında niye güçlü duramıyordum ki? 

    "Win bunu kaç kere söylemem gerek. Evet pislik bir herifim, evet bir sürü şey yaptım ama sana asla yalan söylemedim ve söylemem de." gözlerinde masumiyet vardı. Yalana dair tek bir iz görmedim o gözlerde.

    Tüm gün oradan oraya koşturmuştuk çok yorgundum üstelik biraz da çakırkeyiftim ama karşımdaki adamı feci derecede de özlemiştim. Üstelik evine gitmeyi teklif etmişti ilk kez. Bu demek oluyordu ki beni hayatına dahil etmeye başlıyordu yavaş yavaş. İlk kez ona ait bir şeyler görebilecektim.

~

    Görmez olaydım bu ne oğlum? Eve girer girmez gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Her yer dağılmış kıyafetler, eşyalarla doluydu, tezgahın üzerinde kirli bulaşıklar... Ağır erkeksi bir koku kaplamıştı zaten evin tamamını. Hiç pencere açmıyor muydu acaba oksijen girsin diye?

    "Buraya neden kimseyi getirmediğini şimdi daha iyi anlıyorum."

    "Evet ortalık biraz dağınık kusura bakma. Sadece uyumak ve banyo yapmak için eve geliyorum. Son zamanlarda da daha çok senin evinde kaldığım için pek ilgilenemedim. Hemen toparlarım." diyerek telaşla etrafı toplamaya koyulmuştu. Onu utandırdım mı acaba? Benim patavatsız düşük çenem az sussana.

    "Sorun değil. Dur yardım edeyim." beraber ortalığı toparlamaya koyulmuştuk. Kolay halledildi iki kişi tek elden. Bulaşıkları makineye dizdim ben, Bright da kıyafetlerini kaldırdı. Şimdi ortalık açıldı işte, her şey daha iyiydi. Rahat rahat işimizi görebilirdik şükür. Ne bitmek bilmez lanet bir günmüş.

    "Bu koliler ne her tarafta koli var? Kimileri hiç açılmamış bile." 

    "Bu eve taşınalı 8 ay oldu neredeyse hala tam olarak yerleşemedim."

    "8 ay mı? Neden o kadar uzun süredir bekletiyorsun ki? Alsa alsa bir iki gününü alır tüm eşyalarını yerleştirmek."

    "Sevmiyorum galiba."

    "Neyi?"

    "Bir yere ait olma, bir şeye bağlanma duygusunu. Her an çıkıp gidebilecek olmanın verdiği rahatlığı seviyorum sanırım."

    Boğazım düğümlenmişti, kalbime bir sızı gelip yerleşmişti resmen. Gözyaşlarım yine gelip dayanmışlardı kapıya, isyan bayrakları açılmıştı belli. Yutkunmak istesem de yutkunamadım. Sonsuzluk gibi gelen o ölümcül saniyelerin bitmesini istedim.

    "Bir gün beni de bırakıp gider misin peki?" aha lanet olsun, yanaklarımdaki ıslaklığı fark ediyordum. Lan şu son iki haftada hayatım boyunca hiç ağlamadığım kadar çok ağladım bu adam yüzünden.

    "Bunu asla yapmam. Sensizlik benim cehennemim olur. Öyle korkuyorum ki asıl sen beni bırakıp gidersin diye. Taa ilk zaman demiştim ben sana göre değilim diye. Şimdi bile senin yanında olup beni seviyor olma ihtimalin bile bana fazla geliyor. Seni bırakmak mı? Bu benim hayatta yapacağım son şey olur herhalde benim sevgili tavşanım." gelip bana sarılmıştı tüm bunları söyledikten sonra. Ayakta dikili bir vaziyette sarılıp birbirimizi teselli ediyorduk.

    Buğulanan gözlerimden bir halt bile göremiyordum. Sadece onun sıcak teninin teması ve kendimi kaybettiğim kokusu...

    Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim, burnum akıyordu. Ne kadar gerizekalı bir adamın tüm gecenin içine ettim resmen. 

    "Hadi gel tüm gün ikimizde çok yorulduk. Artık uyuyalım." diyerek tatlı ve yumuşak bir şekilde öptü beni. Siktir tüm modu bozmuştum. Bu gece de sevişemeyecektik. Aferin Win, aferin!

    Yine de kokusuna maruz kalıp, kalp atışlarını dinleyerek huzurla uykuya dalmak çok güzeldi. Burası benim huzurumdu, o benim cennetimdi...

 Burası benim huzurumdu, o benim cennetimdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
The Officer || BrightWin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin