19

454 42 10
                                    


"Yardım edebileceğim bir şey var mı? "

" Evet var " dedi elindeki kalemle önündeki tahtaya işaretler bırakırken. Gece dağ evine gelmiş sabahın ilk ışıklarıyla Yeol uyanıp bahçeye çıkardığı alet edevatlarla sevdiğimiz filmlerden oluşan dvd koleksiyonumuz için ufak otantik bir kutu hazırlıyordu. Burayı seviyordum. Yeol kendi gibiydi. Evdeyken odamız haricinde hep katı ve sert durmak zorunda kalıyor neredeyse o güzel gülüşünü bile zar zor gösteriyordu.

Bu arada size gülüşü güzel demiş miydim?

" peki ne yapmam gerekiyor hemen yardım edeyim. " dedim tam önüne gelip onun gibi yere çökerken. Belli belirsiz şekilde elindeki kalemle karşısındaki ağacın dibini gösterip " gec şuraya, karşımda otur " dedi ve gülümsemeyle destekledi dediklerini. Anlam veremesem de dediğini yapıp ağacın yanına geçip oturdum. Saatlerce o elindeki işle uğraştı ben onu izledim. Öyle bir ciddiyetle yapıyordu ki kaşları, dudakları, gözleri, bakışı her şeyiyle kendini o işe adıyordu. Arada sırada başını kaldırıp bana bakıp tatlı bir gülümseme sunup tekrar işine dönüyordu. Ne konuda yardım ettiğimi bilmiyordum ama her defasında bunu isterdi benden.

Yıllar önce yine buraya gelip en sevdiği kitaplar için kitaplık yapacağı zaman da beni karşısında oturtup günlerce o işle uğraşmıştı. Yine ben sadece onu izlemiştim. Yalnızca boyarken ben yardım edebilmiştim. Onda da zehirlenerek hastaneye gitmemiz bize sürpriz olmamıştı elbette çünkü öncesinde Yeol elini kesmiş, bulmak istediği tahtalar yüzünden ormanda yaralanmış, zımpara yaparken bir ara kendi derisini soymuştu yani neredeyse günümüz bir hastaneye gitmek bir kitaplık yapmayla geçiyordu. Ama güzeldi çok eğleniyorduk. Tıpkı bugün gibi, tabi bu kez daha az yaralanmalar ve kazalar oldu. Büyümüstük artık ve Yeol işi daha iyi kavramışa benziyordu.

Önümdeki ağaçlardan düşmüş yaprakları bir o yana bir bu yana sürüklerken akşam karanlığının çöktüğünü fark ediyordum. " Yeol karanlık oluyor "

" peki devamını yarın yaparız gidelim " deyip ayaklandı. Elini uzatıp beni oturduğum yerden kaldırınca eve geçtik. Üşüdüğümü eve geçince anlamistim. Yeol de benim gibi olmalıydı ki burnu kızarmış ve hafif hafif çekiyordu burnunu. Salona geçtiğimiz gibi mutfaktaki yardımcı kadınlardan biri gelip " efendim dışarıdan geldiniz hava soğuk, sıcak bir şeyler ister misiniz " diye sordu. Normalde diğer yerlerde gördüğüm kadarıyla hiç kimsenin evindeki yardımcı ablalar, teyzeler gelip sormaz -ev sahibi istemeyene kadar- ama bizim yardımcılarımız en azından ben geldiğimden beridir burada olan teyze sevecen şekilde her defasında bizim ihtiyacımız olan şeyleri bilir gibi gelir sorardı. Bunu iki tarafın sağlıklı iletişimine bağlıyordum. Yıllardır bizim için emek harcayan insanlara sadece maddi karşılık vermek bize doğru gelmiyordu hiç bir zaman. Onlar işinin gereğini yaparken bile görev olduğu için değil bize yardım ettiklerini hissettirmek isterdik her defasında. Bu yüzden ağzımızdan teşekkürler, bize iyi bakın size minnettarız gibi kelimeler eksilmezdi. Ve bunun karşılığını da az önce olduğu gibi ince bir düşünmeyle gelip sıcak bir şeyler yapma isteğini belirterek veriyorlardı.

Yeol gözleriyle beni işaret edince yine içmek istediği şeyi onun için seçmemi istemişti. Hep böyleydi. Benimle aynı içeceği içmek istediğini söylerdi. Bende onun o an neye ihtiyacı olduğunu bulmaya çalışır ikimiz için de aynını isterdim. " kış çayı alabilir miyiz?" Dedim gülümseyerek. Kadın onay belirtir gibi hareketlenip gidince " kaç gün burada kalacağız Yeol " diye sordum. Okul vardı sonuçta. Burayı seviyor olabilirdim ama okulu da aksatmak hoşuma gitmiyordu. Onca yıl sonra yeniden oturabildigim sıra, çalışabileceğim sınav varken heyecanlanıyordum ister istemez. " bir kaç güne döneriz, sıkıldın mı şimdiden" dedi düz bir sesle. Yorgundu belki de konuşmaya hali bile yoktu. Ama gözlerinde bazı duygular geçiyordu ki bunu anlamlandiramiyordum. Cevap vermeme fırsat vermeden devam etti " Sehun u mu özledin. "

Gratefulness/ Minnet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin