33

475 43 63
                                    

Iki genç yılların verdiği yorgunlukla susmuşlardı. Uzun olan bacaklarını kendine çekmiş kanepeye sığabilmek adına, Baekhyun un bacağına koymustu kafasını. Öyle bir soluklanıyordu ki yıllarca nefes alamadığını biliyordu ama şu an bütün o yitirdiği yılların acısını çıkarırcasına sessizce usulca uzanıyordu küçük olanın dizine. O sehuna aşık değildi. Değildi işte. Bu gerçekle uzun olanın içi içine sığmıyordu. Onca  yıl boşuna Sehun dan nefret etmiş demek ki. Gerçi bu akşamki tavırlarından sonra hala nefret edilesi biri olduğunu düşünüyordu ama şu an zihnindeki düşünce bu değildi. Şu an odaklandığı tek şey bebeğinin ince parmaklarının saçlarında dolanmasıydı. Tanrım ne kadar da huzur vericiydi bu.

"Yeol uykum geldi." Dedi küçük olan en nihayetinde sessizliği bozarak. Yeol olduğu yerden kalkıp oturdu. Gözlerini sevdiğinden alamıyordu. Bu akşam daha bir öpülesi mi olmuştu o dudaklar. Tanrım ne düşünüyordu, zihni nasıl bir oyun oynuyordu kendisine. Utanmalıydı bir ara bu düşüncesi yüzünden.

"Uyuyalım bebeğim" dedi uzun olan. Yüzünde salak bir sırıtmayla. Baekhyun bu akşamki olayları gözden geçirince mutlu olunacak bir taraf bulamazken Yeol 'ün böylesine mutlu olmasına anlam verememişti. Hem bir dakika o burada mı kalacaktı. Ama kalamazdı ki. Misafir odasında Jongin kalıyordu. Onu nerede yatırabilirdi ki. Kanepelere sığmayan bir cüssesi vardı. Hem kıyamazdı onu kanepede uyutmaya. Kendisi uyurdu kanepede.

"Pijamalarım sana uyar mı bilmiyorum ama dolaptakilere bir göz at istersen bende Jongin e bakıp uyurum" dedi merdivenlere yönelirken. Kalbi yine hadsizlik peşindeydi. Niçin olur olmadık yere ritmini değişip şaha kalkıyorduysa. Sanki ilk defa mı kalıyordu uzun olan, ne vardı yani sebepsizce kalacağım demişse. Kendini içten içe sakinleştirip misafir odasına adımladı. Kapıyı tıklayıp hafif araladı. Vücudunun yarısı dışarıda, kafasıyla odayı kolaçan ediyordu. Jonginin gel demesiyle içeri girdi.

Boylu boyunca uzamıştı Jongin tek elini başının altına koymuş bacak bacak üstüne atmış tavanda sanki oscarlik film varmış da izliyormuş gibi izliyordu. Keyfi  yoktu. Niçin hiç bir şey yolunda gitmiyordu ki. O kendi halinde yaşamaya çalışırken neden hep kırılıyordu ki. Önce annesini kaybetti ardından babasını, yetmedi sevdiği kadını başkası aldı, tanışıp iyi gecineceğini düşündüğü adam ne olduğunu bile anlamadan postayı koydu. Ne oluyordu!.

"Yemek yemedin, bir şeyler hazırlayabilirim" dedi Baekhyun. Kolay kolay yemek pişirmezdi. Sadece canı gibi gördüklerini mutlu etmek istiyorsa yapardı. Şu an canının bir parçası dağılmıştı, biliyordu. Her ne kadar vurdumduymaz gibi bir profil çizse de kalbini biliyordu. Paramparçaydı şu an. Zaten gerçekten vurdumduymaz gamsız biri olsaydı babasını terk etmezdi sırf annesini hatırlatıyor diye ve yine yakmazdı dans okulunu annesine benzeyen kadını yine kaybetti diye. Çok gülüyor diye insanlar onun kırılmadığını düşünüyor, halbuki onun camdan daha şeffaf bir kalbi vardı hem çabuk  kırılan hemde bakmasını bilene Her şeyi gösteren.

"Doydum sanırım." Dedi yarım  ağız gülerken. Sonra dönüp küçük kuzenine baktı. Gözlerinde gördüğü endişe nedensizce hoşuma gitmişti. Onu merak eden, endişelenen birileri vardı hala. Zaten onu merak edenler bir elin parmağını geçmiyordu ki. Dayısı ve iki kuzeni dışında kimi vardı ki. Babası bile annesini kaybettikten sonra oğlunu unutmuş, gerçi babası herşeyi abarttığı gibi bunu da abartıp kendini dahi unutmuştu ama o oğluydu sonuçta ona kanat germesi gerekmez miydi. Dans provasında incittiği dizini babasının sarması gerekmez miydi. Hem babası sarsaydı belki canını yakacak olan o kadına saplanıp kalmazdı belki de.

"Ne demeliyim bilmiyorum. Konuşmak ister misin?" Dedi Baekhyun. Gerçekten ne demeliydi nereden başlamalıydı. Sehun'un da kalbini biliyordu. Kötü biri değildi. Sadece onun da çok fazla yara almış kalbi vardı ve bunu göstermekten çekinmiyordu öfkesiyle. Yoksa emindi arkadaşı, Jongin e böyle davranmazdı.

Gratefulness/ Minnet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin