26

410 43 20
                                        


Nedense bu şarkı buraya uyar gibi düşündüm. 🤔🤭

"Busan'a"

Elim ayağım birbirine dolanmışken nasıl arabaya bindiğimi bile hatırlamıyordum. Elimdeki telefonun açık olduğunu bile Chanyeol u aramaya karar verdiğimde görmüştüm.

Benim annem beni bekliyordu...

Içimdeki heyecan kalp krizi geçirtmeden varmak istedim evime. Anneme doya doya sarılmak. Hem annem izin verirse belki ağlardım da, mutluluktan.

Yeol u arıyordum ama hiç bir aramama geri dönmüyordu. Bir kaç kez daha denedikten sonra mesaj atmanın yeterli olacağını düşünüp titreyen ellerimin imkan verdiği kadar yazdım.

'Annem beni bekliyor evimizde. Ben evime gidiyorum. Sonra görüşürüz'

Bu yeterliydi. Stres mideme vurdu yine. O kadar heyecanlıydım ki her an bayılabilirdim. Daha kötü olduğumu anlayınca şoföre bir tesiste durmasını söyledim. Orada hayli oyalandıktan sonra tekrar yola çıktık. Gözümü açıp kapayıncaya kadar varmak istiyordum. Sevincim kursagımı delecekti neredeyse. Mutluluktan ağlamayı bir kere yaşamıştım annemi görünce ikincisi olacağından emindim. Seni çok beklettim bekle beni annem...

Mahalleme vardığımızda siyah arabanın yakışmadığı o ışıl ışıl sokakta yavaşça ilerliyorduk evime doğru. Uzaktan gördükçe kalbim neredeyse atmayı dahi unutmuştu. Evimi görüyordum. O ışıl ışıl evim. Annemin çiçekleri hala canlı, pencerede annemin en sevdiği mint yeşili perdeler. Tanrım teşekkür ederim annemi bana verdiğin için.

Evin önünde durduğumuzda yürümeyi unutmuştum. Nasıl adım atılır anımsamadım bir süre. Nasıl konuşulur nasıl nefes alınır hepsi bi an da yok olmuştu zihnimde. Kalan tek bir şey vardı o da şu an annemi gördüğüm bir daha bırakmamaya yemin ederek sarılmak. Usulca indim arabadan. Kapının sürgüsünü çektim. Hala aynıydı. Sanki ben parka gitmiştim de akşam üstü eve dönüyordum. Birazdan annem geç geldiğim için fırça atacak ve ben yemek yememekle tehtit edip onun tüm kızgınlığını bertaraf edecektim.

Içeri adım attığım an kalbimde bir ağırlık hissettim.

Halılarımız değişmişti.

Evimin kokusu yoktu.

Annemin kokusu değildi bu duyumsadığım. Odaya adımladığım an icimdeki ağırlık yerini büyük bir korkuya bıraktı. Karşımda en son görmek isteyeceğim kişiyi görüyordum.

O çirkin varlık. Lee Kang Jea!.

Tüm kanımın çekildiğini hissediyordum. Bu adamı gördüğüm an ömrümce yaşamadığım korkuyu, öfkeyi, nefreti, kini hissediyordum iliklerimde. Bir adım geri gidip sert bir göğse çarpınca arkama baktığımda kendi korumalarımın yerde olduğunu gördüm. Şimdi yine savunmasız ve yapayalnız kalmıştım elinde. Etrafım neredeyse etten duvar örülmüştü. Düşüncelerim birbirine karışmış hiç bir şey düşünemiyor plan yapamıyordum. Zaten bu adamın benim travmam olduğunu adının anıldığı an kanımın çekilmesinden anlıyordum. Hareket edemiyordum. Yine 10 yıl önceki gibiydim. Tek bir farkla on yıl önce ilaçla o hale getirilmiştim şu an beynimin oyunuyla.

"Aa-annem nerede" istemsizce çevreme bakınıyordum. Belki yine bir yere bağlamıştır, bir ihtimal kurtarabilirim diye düşünmüştüm sanki kendim kurtulabilecekmiş gibi.

Yine o iğrenç kahkahası ve iğrenç tükürüğü. Kanımda artık korku değil şiddetli bir öfke kol geziyordu. Saldırmak için hamlede bulunduğum an kollarımı tutup bağladılar. Çırpınıslarım anlamsızdı farkındaydım ama bu kez sonucun değişmesini bekliyordum. Bu kez onu ben alt etmek istiyordum.

Gratefulness/ Minnet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin