24

402 41 24
                                        


Ne oluyordu, ne dönüyordu bilmiyordum bu dünyada fakat bildiğim bir şey vardı ki bir kaç haftadır Chanyeol ile artık aramızda adı konulamaz bir mesafe vardı. Konusuyor, gülüyor, hatta bazen sarılıyor fakat hissediyorum aramızdaki mesafe uçurumu aratmayacak cinstendi.

Uçurumları sevmem oldu olası zaten, Yeollieyle olan bu uçurumu hiç mi hiç sevmedim.

Okula gidiyor, geliyor, yemek yiyor, kitap okuyor, şirkete gidiyor rutin hayatına devam ediyor ama bu rutininin içinde beni bir annenin cocugunu parkta oyuncaklarla oynaması için yalnız bırakan bir çocuk gibi bırakmıştı. Gözü üzerimde biliyorum ama o mesafeyi aşıp gel beraber oynayalım diyemiyordum bir türlü. Demen lazım diyenleriniz oldu biliyorum. Denedim. Aldığım tepki ise şirket sorunları, okul dersleri, ihmal ettiği arkadaşlıkları... liste uzayıp giderken kendimi listenin bir köşesine sıkıştıramadım.

O hakkı kendimde görmedim.

Siz hiç her bir hücrenizde yalnızlığı hissettiniz mi?. Öyle laf olsun diye demiyorum her anlamda. Bu odada onsuz uyuyamadığımı bildiği halde şirkette sabahlaması kendimi yalnızlığın pençesine hapsetmekten başka bir seçenek sunmuyordu bana, ki her gece yanan los gece lambası bile içimdeki şu zifiri karanlığı aydınlığa çeviremiyordu onun yokluğunda.

Yine böyle bir gecede günlüğümle ilgilenirken odaya giren Chanyeol şaşırmama sebep oldu. Zira kaç gündür gece yarısını geçince eve gelmeyi reddedip şirkette sabahliyordu. Yine öyle olacak sanıyordum.

"Çok yorgun görünüyorsun" Dedim sebebini öğrenmek isteyip soramadan.

" hm hm duşa girip uyursam geçer." Tekdüze kullandığı cümlesi beni kırıyordu farkında olmadan. Icimden 'hey Yeol lütfen eskisi gibi olalım, ne yaptığımı bilmiyorum ama özür dilerim' demek gelse de tek yaptığım onaylarcasina başımı sallayıp, banyoya yol alışını izlemekti.

Yatakta oturup saçlarını kurutmaya çalışmasına gülümseyip yanına adımladım. Havluyu alıp tutamlarını her zamanki nahiflikle kurutmaya başladım. Bir iki havlu savurusumdan sonra aniden bileğimden tutup durdurdu. Kendi bile ne yaptığına anlam veremez gibi şaşkındı, gözleri odayı turlayıp aniden ayağa kalkması da bundandı.

"B-ben kuruturum hem yorgunum makinayla halledip uyumam lazım çok yorgunum" deyip tekrar banyoya ilerledi. Elimde havluyla olduğum yerde kaldim. Ne bir kelime ne bir adım. Tüm eylemler uzaktı bana. Yeol farkında mıydı  bilmiyorum ama yıllardır kendimi bir işe yarar gibi hissettiğim eylemleri elimden alıyordu. Ve ben kendimi işe yaramaz bir çocuk gibi görmekten alıkoyamıyordum. Tanrı aşkına, bana yaşamanın ne olduğunu tekrar öğreten adamın saçlarını dahi kurutamayacaksam ne diye iyileşmişti bu eller. Ya da ona bitki çayı hazırlamayacaksam veya iki kelime konuşup gülümsemeyeceksem ne diye kelimelerle barışmıştım. Ona adımlayıp sarılamayacaksam ne diye yürümeye başlamıştım ki. Değil mi?

O gece sessizlik boy gösteriyordu odada bir kaç haftadır olduğu gibi. Yeol saçlarını kuruttu gelip ufak bir gülümseme verip alnımdan öptü, yatağına girip yüzünü duvara döndü, uyudu. Ne güzeldi(!). O kadar bunalmıştım ki Sehun la mesajlaşmak iyi gelebilir diye ona yazmaya başladım. Yeol uyanmasın diye titreşimde olan telefonum ara ara bildirimlerle kendini belli ettiriyordu. Daldığım sohbetten "titresimi kısar mısın, uyuyamıyorum. Hem sende uyu artık sabah erken uyanacağız okulda konuşursun sehunla" sözleriyle çıktım. Mırıltıyla onaylayıp telefonu tamamen sessize aldım  Bir kaç bildirimden sonra uyumak için bıraktım zaten. Yorganı  kafamdan yukarı çekerken gözlerimin doluluğu umrumda değildi. Kendime çekip sarıldıgım bacağım da. Benim şu an ona sarılmaya ihtiyacım vardı. Ve ben şu an kollarımı kendime sarmakla meşguldum. Yalnızlık yine canımı yakarken düşünüp avundugum tek şey annemin bir gün çıkacağı, babamın bir gün dönecegiydi. Ve.. Ve Chanyeol ile bir gün gerçekten evli... Bu kadar hayal fazla Baekhyun. Uyumalısın.

Gratefulness/ Minnet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin