İki gün daha geçmişti aradan ve Clint, Tony'i ikna edebilmişti. Aslında Tony bunun eğlenceli olacağını düşündüğü için kabul ettiğini söylese de Clint yaptığı konuşmanın etkili olduğunu iddia etmek de ısrarcıydı. Steve konuşmayı bilmiyordu. Clint ona anlatmayı teklif ettiğinde onu kibar bir dille reddetmişti.
Dün Tony ona bir şeyler göstermiş ve Steve de olabildiğince normal gözükmeye çalışarak yeni teknolojiyi öğrenmeye başlamıştı. Tabi hâlâ favorileri kapaklı telefonlardı ve Tony bunu fark ettiği an inadına daha gelişmiş telefonları anlatmaya başlamıştı. Evet evet farkındaydı. Tony fazla sinir bozucuydu.
Odasından çıkıp merdivenlere yöneldiğinde Harley'in gözlerine kadar inmiş beresini düzeltmeye çalıştığını ve aynı zamanda hızla merdivenlere yöneldiğini gördü.
"Harley!" diye seslendi endişeyle ve onu sırt çantasından tuttuğu gibi geri çekti. "Dikkatli ol."
Harley sonunda bereyi düzelttiğinde mavi gözlerini Steve'e çevirdi ve hafifçe tebessüm etti. "Tabi, olurum. Teşekkürler Steve." Harley koşar adımlarla ilerlemeye başladığında Steve'in aklına Peter düştü. Belki de bu gün kafeye gitmeliydi.
Peter'ın görevinin nasıl gittiğini merak etmişti. Harley çok kibar biriydi ve Peter'ın onu etkilediğinden emindi ama nasıl devam ettireceğini merak ediyordu doğrusu.
"Senin bu kadar geç uyanmana alışık değilim Rogers."
Steve, mutfak tezgahına yaslanarak kahvesini içen -o kupa da başka bir içecek olduğunu hiç görmemişti- Tony'nin yorumuna güldü. "Geç uyanmadım sadece senin sıkıcı dersinden kaçmak için uzun bir duş aldım."
Tony alaycı mimikleriyle karşılık verdiğinde Steve, yanından geçerek dolabı açtı ve içinde hazır duran sarılmış sandviçlerden birini aldığı gibi Tony'e fırlattı. Bu kadar düzensiz bir şekilde beslendiğine inanamıyordu!
Tony boşta olan eliyle son anda sandviçi yakalandıktan sonra hafif irileşmiş gözleriyle Steve'e döndü. "Bu da neydi şimdi?"
"Ben kahvaltıyı hazırlayana kadar bununla idare et."
Tony şimdi daha da şaşkın görünüyordu.
"Bu yeter de artar bile Rogers. Daha fazlasına gerek yok."Steve onu duymazdan gelerek kahvaltılıkları çıkarmaya başladığında Tony sesli bir nefes bırakıp kahvesini içmeye devam etmişti. Birkaç saniye sonra kahvesi elinden alınıp lavaboya dökülene kadar.
Sinirle bir kahve daha almak için öne atıldığında Steve onu durdurdu. "Lütfen sadece bugünlük. Yaptığın şeyler için bir teşekkür olarak düşün."
Tony kısa bir süre bekledi ardından sadece bugünlük olduğuna dair üst üste söz aldıktan sonra eski yerine geçip Steve'i izlemeye başlamıştı.
Steve ise bir yandan kahvaltıyı hazırlarken bir yandan da konu bulmak için bilgilerini ve anılarını yokluyordu. İlk aklına gelen tanıştıkları an olmuştu. Steve gözlerini açtığında oda da Tony'nin olmasını beklemiyordu ve yüzündeki afallamış ifadenin bir kısmı kesinlikle gerçekti.
Kaptan Amerika'yı bulma çalışmalarına Tony'nin de destek verdiğini biliyordu ama her şeyi açıklayan kişinin o olacağını tahmin etmemişti.
Steve endişe içinde kendini dışarıya atmadan önce, Tony tuhaf bir şekilde anlayışlıydı. En azından Tony Stark ne kadar anlayışlı olabiliyorsa öyleydi işte.
"Rogers, yumurtayı yakıyorsun!"
Tony, Steve'in vücudunu ittirerek önüne geçerken, Steve düşüncelerinden çabucak sıyrıldı.
Bir süre sonra başka hiçbir şeyi yakmadan masaya oturduklarında Steve "Şaşırttın beni," diyerek konuşmayı başlatmıştı. "Yumurta bile yapamayacağını düşünürdüm."
Tony'nin dudakları alayla yukarıya kıvrıldı. "Evde iki çocuk varken bu nasıl mümkün olabilir ki?" Duraksadı. "Clint ve Harley'den bahsediyorum."
Steve hafifçe kıkırdadıktan sonra bir süre ikisinden de ses çıkmadı. Birlikte geçirdikleri zamanın boşa gitmesini istemiyordu bu yüzden huzursuzca yerinde kıpırdandı.
"Yetmiş yıl sonra uyanmaktan memnun musun? Demek istediğim seni buzdan çıkararak doğru bir şey mi yaptık?"
Steve ilk defa mimiklerini kontrol edemedi ve kafasını şaşkınlıkla kaldırdı. Tony'nin onun hakkında bir şey öğrenmek istemesi beklenmedik olsada birkaç saniye sonra mimiklerini kendi kontrolüne almayı başarabilmişti.
Sertçe yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Rol yapma zamanıydı öyle değil mi? Hoş ne zaman bırakmıştı ki?
"Ben... Bilmiyorum." Derin bir nefes aldı. Kelimelerini nasıl toparlayacağını bilmiyor bir haldeydi. Gözlerini kaçırdı. "Yani ölmemiş olmak güzel elbette ama..."
Steve, buza girmeden önce ki hayatını düşündü ve tabağına sabitlediği bakışlarını Tony'e çevirdi. "Geride bıraktığım insanlarla olmak isterdim ama yine de beni oradan çıkardığınız için teşekkür ederim." Yüzüne kırılgan bir gülüş yerleştirdi. "Bir zaman makinemiz olmadığına göre geçmişe gidemem bu yüzden burada yaşamayı öğrenmeliyim... Yeni bir hayat gibi düşünmeye çalışıyorum. Her şey sıfırdan başlamışım gibi. Bu yüzden değer verdiğim insanlar burada da olacak ve burada da önemli bir şeylerin parçası olacağım."
Derin bir nefes çekti ve gülümsemesini büyüttü. "Doğru bir şey yaptığınızı düşünüyorum. Tekrardan teşekkür ederim Tony."
Steve, Tony'nin yüzünde anlam veremediği ifadeye bakarken Tony hızlıca toparlamış ve gülümsemişti.
Daha sonra ikisi de hiç konuşmadı ama Steve biraz önceye nazaran daha iyi hissediyordu. Çünkü istediği şeyi almıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence and Sound
Fanfiction|Marvel au| • • • • "Göreviniz Yenilmezler. Yok edin onları." ... "Kaptan Amerika'nın yetmiş yıl sonra bulunması ve buzdan çıkarıldığında hâlâ yaşıyor olması tüm dünyayı şaşkına çevirdi..." Büyük oyun, bu haberle başladığında Peter intikam ateşiyle...