Run away.
It was a powerful instinct."O burda, o burada! Bizi bırakmadığını biliyordum! Geri geleceğini sana söylemiştim."
Peter uzandığı yerden hızla ayaklanırken Harry önünde sevinçle zıplamaya devam ediyordu. "Ste- Kaptan Amerika mı geldi?"
Harry deli gibi kafasını aşağı yukarı salladığında Peter hızla soyunma odasından fırlamış ve Steve'in her zaman oturduğu masaya yönelmişti. O sırada Steve'e yaklaşmış olan garsonu kenara ittirmeyi de ihmal etmemişti tabi ki.
Sıradan şeyleri tekrarladıktan sonra Peter hesabın ödeneceği zamanı beklemeye başlamıştı. Yerinde duramıyordu. Lanet olsun bir haftadır buraya gelmiyordu ve Peter ondan bir not almayı heyecanla bekliyordu. Aslında telefonla da yazabilirdi ama Steve böyle işleri daha çok seviyordu. Peter onunla devamlı havalı olmayı sevmesi hakkında dalga geçtiğini hatırlıyordu.
Sonunda hesabı aldığında yine aynı şekilde katlanmış paranın içindeki küçük not kağıdını aldı.
Üstte bir adres yazıyordu hemen altında yazan şey ise Peter'ın kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
'Gece yarısı bu adrese gel.'
Büyük bir sorun vardı. Çünkü bu görevde hiçbir zaman Steve ile özel olarak buluşmak yoktu.
•••
"Sonunda gelebildin."
Peter alayla arkasını döndüğünde Steve, "Sadece iki dakika geç kaldım," diye homurdanmıştı.
Peter tartışmayı uzatmadı. "Nereden çıktı şimdi bu buluşma?"
Steve derin bir nefes aldı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Tamam kendisinin bir geçmişi vardı. Hydra'ya düşmandı falan filan ama Peter için bunların hiçbiri geçerli değildi. Bir geçmişi yoktu. O Hydra'ya bağlıydı.
Yine de Steve kendini durduramamıştı. Peter daha on altı yaşındaydı. O bir çocuktu.
Bu bataklığın içinde olmaması gerekiyordu.
Steve bu gün hatırladığı ânısına tutunurken omuzlarını dikleştirdi. İlk anısını James'e göre daha hızlı hatırlamıştı ve bu herkesin heyecanlanmasına sebep olmuştu.
"Sana önemli bir şey söylemem gerek."
Peter ellerini ceplerine yerleştirdi. Kaşlarını kaldırdı ve devam etmesini bekledi.
Steve konuşmadı. Belki de bu yanlış bir karardı. Hydra'nın ajanı olan birini tutuklamak varken konuşmamalıydı. Bu düşünceyle sesli bir nefes bıraktı ve kafasını eğdi. Saçmalıyordu. Peter'ın vereceği tepkiden kaçmak için her şeyi yapabilirdi.
Peter, Steve'in bu hâlini gördüğünde rahat tavrını bir kenara bıraktı. Neden böyle davranıyordu?
Aklına gelen şeyle kaşları hızla çatıldı. "Yoksa görevi batıracak bir şey mi yaptın?"
Steve başını kaldırdı. Buna nasıl cevap verebilirdi ki? Evet görevi batırmıştı ama aynı zamanda da bu görevin içinde hiçbir zaman isteyerek bulunmamıştı.
Peter, Steve'in sessizliğine karşı sinirle soludu. "Artık bir cevap verecek misin?!"
Steve daha fazla susamadı. Susmak bir işe yaramayacaktı. Kaçmak bir işe yaramayacaktı.
"Evet, görevi batırdığım söylenebilir."
Peter sinirine hakim olmaya çalışırken homurdandı. "Bu nasıl bir cevap? Ayrıca nasıl görevi batırabiliyorsun? Sözde benden daha deneyimlisin." Saçlarını hırsla karıştırdı. "Peki onlara söyledin mi? Hah! Benim ki de soru! Tabi ki de söylemedin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence and Sound
Fanfiction|Marvel au| • • • • "Göreviniz Yenilmezler. Yok edin onları." ... "Kaptan Amerika'nın yetmiş yıl sonra bulunması ve buzdan çıkarıldığında hâlâ yaşıyor olması tüm dünyayı şaşkına çevirdi..." Büyük oyun, bu haberle başladığında Peter intikam ateşiyle...