This is not your destruction.
This is your birth."Sen iki gündür neredesin?"
Steve, eve girdiği an karşısına Natasha'nın dikilmesini ve hesap sormasını beklemiyordu. Kapıyı yavaşça kapattı ve duraksadı. İki gündür mü yoktu? Kafası karışmıştı -ona daha kısa gelmişti- Bir cevap veremedi çünkü o süreçte Hydra'nın yanındaydı ve hazır cevaplılığı onu terk edip gitmişti.
Natasha'nın çatık kaşları havalandı ama yüzünde ki sert ifade hâlâ varlığını koruyordu. "En azından cenazeye yetişebildin."
Steve, Natasha'nın peşinden yürümeye başlamıştı ki duyduğu cümlelerle adımları sekteye uğradı. "Kimin cenazenesi?"
Natasha yerine çivilendi. Omuzları gerildi. Duyacağı şeyden korkuyormuş gibi arkasını döndü. "Peggy'nin cenazesi Steve. Unuttun mu?"
Steve sinirli bir nefes verdi. Peggy denilen kadın neden devamlı karşısına çıkmak zorundaydı ki? Görevini yerine getirmişti işte! Bitip gitmesi gerekirken aksine yeni görevine engel çıkarıyordu.
"Bana böyle bir şey söylemediniz ki Natasha. Nasıl unutabilirim?"
Natasha kısa bir duraksamadan sonra ustalıkla yüzündeki mimikleri kontrol ederken "Üzgünüm," diye mırıldandı. "Cenaze işlerini fazla kafama taktım bir de üstüne sana ulaşamayınca bazı şeyler birbirine karıştı."
Steve anlayışla başını sallarken yüzüne üzgün bir ifade takındı. Natasha ise Tony'i çağıracağını söyleyerek yanından uzaklaşmıştı.
Steve kendine bir kahve koyup yudumlamaya başlamıştı ki içeriye hışımla Tony girdi. Ardından da... Neden tüm Yenilmezler buraya toplanmıştı?
Steve endişelenmeye başlamışken elindeki kupayı bir kenara bırakarak omuzlarını dikleştirdi. Tony sinirli gözüküyordu. Çok sinirli gözüküyordu ve bu ister istemez Steve'in sinirini bozuyordu.
"En son konuşmamız ne?"
Steve kaşlarını çattı. Bu soru da nereden çıkmıştı şimdi? "Ne?"
"Soruma cevap ver!"
Steve, Yenilmezler'e kısa bir göz attı. Hepsi gergindi. Görevi bozguna mı uğramıştı? Hata mı yapmıştı?
"Son günlerde konuşmuyoruz. En son sıradan şeylerden konuşurken kendini laboratuvarına kitledin."
Steve'in bu cümlelerinden sonra Tony'nin hızlı nefes alış verişleri yavaşladı. Omuzları büyük bir çöküntüyle düştü ve kafasını ellerinin arasına alırken arkasını dönüp Steve'den en uzak köşeye geçti.
İşte bu çok kötüydü.
Steve, etrafında dönen olayın ucunu yakalamaya çalışırken ordan oraya sürükleniyor ve bunu durdurabilmek için hiçbir şey yapamıyordu. Thor yerinde zor duruyormuş gibiydi. Bruce kafasını eğmiş ve tek kelime etmiyordu. Clint hayal kırıklığı içindeydi, bu yüzünden kolayca anlaşılıyordu. Natasha ise sadece arkasını dönüp gitmekle yetinmişti.
"Ne olduğunu söyleyecek misiniz?"
Dakikalar sonra Steve daha fazla susmayıp patladığında Natasha, yanındaki bir yabancıyla içeri girdi. Steve'in kaşları hızla çatıldı. Bu onun oyunu olmasına rağmen şu an hiçbir şey kontrolünde değildi.
Natasha ciddiyetle adamı gösterdi. Sanki hayatı bu konuşmaya bağlıymış gibi.
"Bu James. Diğer adıyla Bucky. Senin bir zamanlar en yakın arkadaşındı."Steve kaşlarını çattı. Karşısında duran adama bakarken Natasha'nın cümleleri kulağında yankılanıyordu. Kafası karışmıştı. Onun değil en yakını arkadaşı bir arkadaşı bile yoktu. Bu adam da nereden çıkmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence and Sound
Fanfiction|Marvel au| • • • • "Göreviniz Yenilmezler. Yok edin onları." ... "Kaptan Amerika'nın yetmiş yıl sonra bulunması ve buzdan çıkarıldığında hâlâ yaşıyor olması tüm dünyayı şaşkına çevirdi..." Büyük oyun, bu haberle başladığında Peter intikam ateşiyle...