[27]

255 31 31
                                    

I'm afraid because i know i can't fight forever.

Peter, Thor ve Natasha'nın şakalaşmasını koridorun ucundan duyarken gözlerini araladığından beri hissettiği duygunun bir an önce gitmesini umut ediyordu.

Eskisi gibi güne uyandığında kendisini sessizliğin içinde bulmuyordu ve bunun için minnettardı. Hepsine. Peter'ın ajan olduğunu düşünenler bile artık aralarında ki buzları eritmeye çalışıyordu. Herkesin bu kadar iyi olması Peter'ı cennetteymiş gibi hissettiriyordu.

Peter mutfağı geçerek salonun büyük balkonuna yöneldi. Midesi bir şey kaldıracak durumda değildi. Balkona girdiğinde en köşedeki büyük koltuğa oturdu. Evin en sevdiği yeri burası olduğundan emindi. Ama bu günlük bu rahatlatıcı manzara bile Peter'ın zihnini dolduran birbirinden rahatsız edici düşüncelere engel olamadı.

Hydra'yı hâlâ bulamamışlardı ve bu Peter'ın omuzlarına büyük bir yük koyulmasına sebep oluyordu. Yenilmezler güçlü olabilirdi ama bu zarar görmeyecekleri anlamına gelmiyordu. Onlara bir şey olmasını istemiyordu. Hiçbirine ufacık bir zarar dahi gelmesini istemiyordu bunun için ne olursa olsun yapmaya hazırdı. Kendi yüzünden birine daha bir şey olması onu delicesine korkutuyordu.

Anıları ise... Her geçen gün hatırlamaya devam ediyordu. Aynı zamanda öfkesinin artmasına da sebep oluyordu tüm bunlar. Hafızası silinmesinin sebeplerinden bazıları sadakatsizliğidi. Bu yüzden Peter düşünmeden edemiyordu. Yine onlara ihanet etmişti ve daha önce olduğu gibi her şey yine tekrar ederse ne olacaktı? Tekrardan hafızası silinirse ne olacaktı?

Peter silkenerek kendine geldi. Böyle bir şey olmayacağını kendine hatırlattı. En azından buna inanmak istedi.

Bunu kaybetmek istemiyordu. Hislerini kaybetmek istemiyordu.

Bu yüzden son zamanlarda kendine dürüst olmaya başladı. Bir şeyleri erteleme lüksüne sahip olmadığının farkındaydı. Harley'in yanında mutlu olduğu konusunda dürüst oldu kendisine. Onun yanında heycanlandığı ve sonsuza kadar onunla vakit geçirmek istediği konusunda da. Bir kelimeyle tüm bunları ifade etmeye gerek duymuyordu ama yine de artık kendine onu sevdiğini söyleyebiliyordu.

Ama bunu sesli bir şekilde hiçbir zaman ifade etmeyeceğini de biliyordu. Yapamazdı.

Elbette birçok sebebi vardı bunun ama birisi diğerlerine göre daha ağır basıyordu. Peter bir katildi. Harley ne kadar anlayışlı olursa olsun bu bir gerçekti. İnsanları öldürmüştü.

Peter, Harley'in aralarındaki bu arkadaşlık ilişkisini bile bitirmesinden delice korkuyordu. Bir gün ona baktığında ya gözlerindeki anlayışlı ifadenin yerini tiksintiye bıraktığını görürse ne olacaktı? Harley onun katil olduğu için bir daha yüzüne bile bakmak istemezse ne olacaktı? Şimdi Harley ona anlayışla yaklaşıyor olabilirdi ama hep böyle devam edebilir miydi? Bir süre sonra bundan bıkmaz mıydı?

Peki ya... Peter eski hâline dönerse ve ona zarar verirse ne olacaktı? Hydra olmasa bile bir gün Peter bununla savaşmaktan yorulursa ve tekrardan eski benliğine dönerse ne olacaktı? Harley'e zarar vermek istemiyordu.

Peter ofladı ve ağrıyan başını hafifletmek için şakaklarını ovmaya başladı. Bu ağrının daha da şiddetlenmemesini umarken kapının açıldığını duydu.

Ellerini çekerek başını kaldırdığında gelen kişinin Steve olduğu görmüştü. Steve ona küçük bir tebessüm verirken yavaş adımlarla ilerleyip yanına oturdu.

Sıradan soruları geride bırakarak konuya direkt girmeyi istedi. "Ben..." Tek kelime edemeden susarken omuzlarını düşürdü. Peter bu haline bir anlam veremedi. Zorlu bir konuşma daha istemiyordu. "En iyisi direkt sana fotoğrafı vermek."

Steve elini cebine attığında Peter kaşlarını çattı. Ne fotoğrafından bahsediyordu?

Steve cebinden çıkardığı fotoğrafı uzattığında Peter gördüğü görüntüyle donakaldı. Bu ailesinin fotoğrafıydı. Küçükken bulduğu fotoğraf değildi. Bunda... Tanrım bunda Peter da vardı.

Annesinin kucağındaydı ve kafası babasının omzuna düşürmüştü. En fazla iki yaşındaydı. Ailesinin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Sanki fotoğraf tam kahkaha attıkları an çekilmişti.

Kalbi sıkışırken titrek bir nefes aldı ve fotoğrafa uzandı. Küçük kağıt parçasını yok olmasından korkar gibi sımsıkı tuttu.

Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Göz yaşları dökülmemek için direniyordu. Bu fotoğraf o kadar kıymetliydi ki...

Onlarla geçirdiği kısa zamandan gelen her şeye muhtaç olduğunu o an anladı.

Sonunda çatallaşmış bir ses tonuyla da olsa konuşmayı başarabildi. "Onların yanına gitmek istiyorum."

•••

Peter mezarın başına geldiğinde ne yapacağını bilemeyerek kalakaldı. Steve'i saatler süren -biraz abartıyor olabilirdi- konuşmadan sonra ikna edebilmişti. Tek bir şartla. Etrafına koca bir ordu var dese yalan söylemiş olmazdı. Bu insanların yanı sıra Yenilmezler'in bir kısmı da buradaydı. Hiçbiri dikkat çekmiyordu. Saklanmayı en az Hydra kadar iyi biliyorlardı.

Peter, mezarın başına gelene kadar onlar etrafındayken nasıl rahat davranabileceğini düşüyordu ama tam şu an anne ve babasının adlarının yazıldığı taşlara bakarken bu düşünce aklının ucundan dahi geçmemişti.

Ne demesi gerektiğini bilmiyordu nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmediği gibi.

Dakikalar sonra Peter gözlerini sıkıca yumdu ve titrek bir sesle "Özür dilerim," dedi. Anne ve babasına ihanet etmiş gibi hissediyordu. Onlar Peter'ı Hydra'dan korumaya çalışırken Peter o örgütle çalışmıştı. Onlar için insan öldürmüştü!

"Çok özür dilerim."

O an Peter için asıl suçlunun kim olduğu önemli değildi. Kendisini çoktan en büyük suçlu ilan etmişti. Dizlerinin üzerine çöktü.

"Lütfen benden utanmayın."

...

Selaam hepinize.

Bu bölümün plansız gerçekleştiğini itiraf etmeliyim. Normal de şu an başka bir şey okuyacaktınız ama Peter'ın duygularını çok az anlatmışım gibi geldi. Bu yüzden araya böyle bir bölüm sıkıştırayım dedim.

İsterseniz biraz daha duygularını ve Yenilmezler ile arasındaki ilişkiyi anlatmak için bir bölüm daha yazayım.
Şu anda yazdıklarım yeterli gelmiyormuş gibi hissediyorum.

Kendinize dikkat edin.

❤️

Silence and SoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin