[19]

251 35 10
                                    


I thought I could trust you.


Süresi dolmuştu.

Peter boş sokakta yürürken ulaşacağı yere geç kalmayı umursamadan yavaş adımlar atıyordu. Her adımı geriye çekiliyordu sanki. Ulaşacağı kişiyle yapacağı konuşma onu korkutuyordu.

İki gün kötü geçmişti. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü. Bazen odayı birbirine katarak sinirini atmış bazen de bir köşeye geçerek boş gözlerle etrafı incelemişti. Bazen baş ağrısından yerinden kalkamamış bazen de tüm bilgilerini bir deftere tekrar tekrar yazacak gücü kendinde bulmuştu.

Steve'in dediklerini, Harley ile yapacağı konuşmayı ve Harry'nin katillerini düşünmüştü.

Uyumamıştı. Uyumak zaman kaybıydı, düşünmeliydi. Her şeyi düşünmeli ve cevap bulmalıydı.

Harley'e yarım saat önce acil buluşmaları gerektiğini söyleyen bir mesaj atmıştı. Anında bir yanıt alırken hızlıca üstüne bir şey geçirerek evden çıkmıştı. Görevi bitirme peşinde değildi. Harley'in her türlü öğreneceğinin farkındaydı ve bunu kendisi yapmak istiyordu. Bir başkasının değil.

Bu kararı verdiği an basit bir şeymiş gibi gelmişti ama şimdi adımlarını olabildiğince yavaş atarken bunun ne kadar zor olduğunu fark ediyordu. Ama anlamadığı bir şey vardı. Neden zordu? Neden diğer görevleri gibi değildi? Neden onu kırmaktan korkuyordu?

Doğruluğunun bozulmasından korkma. Seni engelleyen şey bu.

Steve'in dediği şeyler kulaklarında yankılanırken düşünmemeyi seçti. Farkına varması uzun sürmeyecekti. İçten içe bunu o da biliyordu.

Peter, Harley'i üzerindeki hırkasına sımsıkı sarılmış bir şekilde bankta oturur bir halde bulduğunda adımlarının durdurdu ve onu izledi. Saçları rüzgarın hafif esintisiyle yüzüne düşüyor ve bu Harley'in homurdanmasına sebep oluyordu. Bacaklarını kendine çekmiş ve koca bankta küçücük kalmıştı. Peter'ın yüzünde saniyelik bir anda küçük bir gülümseme oluştu. Onu seyretmeyi sevdiğinin farkına vardığı ilk an buydu.

Derin bir nefes aldı ve her şeyi mahfetmek için bir adım attı. Bir adım daha ve bir adım daha... Her adımda endişesi daha da arttı. Her adımda Harley'i kaybedeceğininin düşüncesi yüzüne çarptı.

"Harley."

Harley yerinden sıçrarken arkasını döndü. Peter'ı gördüğü gibi tebessüm etti ve bacaklarını yere indirerek ayağı kalktı. "İyi misin? Gece yarısı öyle bir mesaj atmak fazla korkutucuydu Peter. Lütfen bir sorun olmadığını söyle."

Peter'ın çenesi kasıldı. Tüm bunlara lanet okumadan edemedi. Harley'e hayır bir sorun yok diyemediği için kendinden nefret etti. Eliyle Harley'i yönlendirip az önce kalktığı banka tekrardan oturmasını sağladı ve yanına da kendisi oturdu. İşte başlıyorlardı.

Peter dudaklarını aralamıştı ki sustu. Nereden başlayacağını bilmiyordu. Provalar boşunaydı.

Peter elinde hissettiği dokunuşla gerilirken gözlerini sıkıca yumdu. Birazdan geriye hiçbir şey kalmayacaktı. Buna kendini hazırladı. Sadece kafası karışmıştı. Harley gidecek ve o yine kendisi olacaktı. Tek başına devam edecekti. Her zaman olduğu ve her zaman olacağı gibi. Pekâlâ, bunu yapabilirdi.

Harley'in çekmesine izin vermeden kendisi çekti elini. Bu Harley'in kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Peter gözlerini açtı ve Harley'in kusursuz yüzüne baktı. Belki de ona bakmadan konuşmak daha kolay olabilirdi.

"Steve'in Hydra olaylarını biliyorsun değil mi?"

Harley'in kaşları şimdi daha da çatılmıştı. Kafasını salladı. "Evet, biliyorum." Birkaç saniye duraksasa da sormadan edemedi. "Ama bunu sen nereden biliyorsun?"

Peter aldığı nefesin kendisine yetmediğini hissetti. "Hydra'nın aranıza gönderdiği tek ajan Steve değildi... Biri daha vardı. Yenilmezler'in içinde olmayacaktı ama onlara çok yakın birinin yanında olacaktı. Oldu da. Görevinin bir kısmını başardı. O kişinin güvendiği biri oldu."

Harley'in çatık kaşları gevşemişti ve şimdi korku dolu bir halde bakıyordu Peter'a. Anlamıştı. Nasıl anlayamayazdı ki? Ama yine de bir umutla Peter'ı dinlemeye devam ediyordu. Küçük bir umut göz yaşlarının dökülmesini engelliyordu. O küçücük umut arkasına bakmadan kaçmasını engelliyordu.

"Yalandı. Ben normal bir hayatı olan ve seninle ortak zevkleri olan bir çocuk değilim. Seninle filmlerden bahsederken eğlendiğin kişi değilim, ortak yanlarımız ortaya çıktığında yerinde duramamanı sağlayan kişi ben değilim. Sadece görevin bir parçasıydı."

Bu cümleler geriye kalan küçücük umudu da parçaladı.

Peter eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı ve kâbusunun gerçekleşmesini izledi. Harley dolmuş gözleriyle ona bakıyordu.

"Özür dilerim."

Bu cümlenin nereden çıktığını bilmiyordu. Planladığı hiçbir konuşmanın sonu böyle bitmiyordu.

Harley, göz yaşlarını tutmayı bıraktı ve yanaklarından süzülmelerine izin verdi. Harley bekledi. Yalan olduğunu söylemesini bekledi. Bunların saçma bir oyun olmasını bekledi. Hâlâ parçalanmış umudunu tutmaya çalışıyordu ve bunun kendisine ne kadar zarar verdiğinden haberi yoktu.

Harley bağırmak istedi. Tüm öfkesini kusmak istedi ama hayal kırıklığı nefesini keserken ve kelimeler boğazında düğümleniyorken hiçbir şey diyemedi.
Peter cenazede hissettiği duyguları tekrardan hissetti ve bundan tekrardan nefret etti.

Harley dudaklarını birbirine bastırdı. Tek kelime etmeden ayaklandı ve yine hiçbir şey demeden arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. Kaçmak o an için daha kolay gelmişti. Dudaklarını aralasa diyeceği şeyler onu bile korkutuyordu. Bu saçmaydı, böyle olmaması gerekirdi.

Bu Peter'ın canını çok yaktı. Harley yeteri kadar uzaklaştığına inanarak hıçkırıklarını serbest bıraktığında Peter hepsini duydu. Kulaklarını kapatıp kaçmadı. Aksine Harley uzaklaşana kadar onun tüm hıçkırıklarını dinledi.

Yanına gitmek istedi. Hepsi yalan değildi demek istedi. Ama geç kaldığını biliyordu. Aynı Harry de olduğu gibi geç kalmıştı.

Harley ise eve perişan halde geldiğinde onu Steve karşılamıştı. Steve, Peter'ın anlattığını anladığında Harley'i yanına çağırarak olayları biraz da olsa Peter'ın bakış açısından anlatmaya çalıştı.

Her zaman Hydra'nın uyguladığı yöntemler ne kadar sert olsada doğru olanın bu olduğuna inandırılarak büyümüştü. Tek başınaydı ve doğru yolun ne olduğunu öğretecek kimse yoktu etrafında. Doğru olan şeyi bu göreve kadar hiç düşünmemişti bile. Düşünmesine izin verilmemişti.

Steve bunları anlatırken Harley'i de anladığı için üzerine gitmedi. Peter'ı affetmesi gerektiğini söylemedi. Düşünüyordu da Tony onu öyle kolayca affetmemişti. Eh haliyle bunu Harley'den de isteyemezdi. Sadece Peter tarafından işlerin nasıl yürüdüğüne dair küçük bir konuşma yapmak istemişti.

Harley tüm konuşmaya karşılık sadece kafasını sallamıştı. Olumlu veya olumsuz şimdilik hiçbir şey düşünmek istemiyordu.

Sadece gerçek olmasını istediğini biliyordu. Peter'ın normal bir öğrenci olma ihtimalinin gerçek olmasını istiyordu.

İki gençte aynı şeyleri farklı sebeplerden istiyorlardı. Belki başka bir evrende dilekleri kabul olmuştu ama bu evrende gerçekler bunlardı ve bununla başa çıkmak zorundalardı.

Silence and SoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin