The chains are broken, but are you truly free?Peter kesinlikle yerinde duramıyordu.
Günlerdir uyumamıştı, buna rağmen bedeni pes etmemiş ve bir şeyler araştıran Peter'a son derece yardım ediyordu. Okula veya işe gitmiyordu. Şu anda tek görevi araştırmak ve düşünmekti.
Peter bazı şeyleri kendine itiraf etmekte daha başarılı olmuştu son zamanlarda. Yani Harry'nin ölümünden ve Steve'in yaptığı etkili konuşmadan sonra.
Harry de yaptığı hataları başka birinde yapmak istemiyordu. Hata yapmaktan bu kadar nefret ederken ne ara bu kadar hata yapar hale geldiğine dair hiçbir fikri yoktu.
Harry'nin ölümü beyninin bir köşesinde öleceği güne kadar varlığını koruyacaktı. Olup olmadık yerde ortaya çıkacak ve Peter'ın kendisinden nefret etmesine sebep olacaktı. Başka birinin daha ölümünü kafasının içinde sonsuza dek taşımak istemiyordu.
Pişmandı. Birçok konuda pişmandı ve bu duygu Peter için tıpkı diğer duygular gibi çok yeniydi. Bunun üstesinden gelmeye çalışıyordu ama daha yeni keşfettiği bir şeyin nasıl tek başına üstesinden gelecekti ki?
Peter dağılmış saçlarını biraz daha dağıtırken bazası olmayan yatağından kalktı. Harry'nin katilleri konusunda bir fikri vardı ama eğer düşündüğü şey doğruysa ne yapacağını bilmiyordu. Bu çok büyük bir karar demekti.
Nasıl bu hâle geldiğini anlayamıyordu. Bu görevin içinde sadece sekiz aydır bulunuyordu ama buna rağmen hayatında birçok şeyi değiştirmiş ve değiştirmeye de devam ediyordu.
Tam o an masanın yanına düşmüş siyah defteri gördü. İçinde anlamsız kelimelerin olduğu defteri. Aceleyle oraya ilerledi ve defteri aldığı gibi kelimelere tekrar tekrar göz gezdirdi. Hydra yazısına kadar.
Anılar zihninde şimşek gibi çakarken tüm bedeni sarsıldı. Geriye doğru dengesiz bir adım attı ve düşmemek için son anda masanın köşesinden yardım aldı.
Önce çığlıklar kulaklarına doldu. Korku dolu ve acı dolu çığlıklar. Küçük bir çocuğun çığlığı. Daha sonra kesik kesik görüntüler zihninde belirdi. Karanlık bir odaydı. Neler olduğunu anlamıyordu ama küçük çocuğun çığlıkları canını yakıyordu. Kim olduğunu veya çığlıkların sebebini bilmiyordu. Sadece ona yardım etmek ve çığlıklarını durdurmak istiyordu ama sanki Peter'ın düşüncelerine inat çocuğun çığlıkları daha kuvvetli bir hâl aldı.
Peter gördüğü şeyden hızla sıyrılırken titreyen bedenini hemen olduğu yere bıraktı. Sırtını soğuk duvarla buluşturduğu sırada duyduğu çığlık hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Bundan korktu, gördüğü şeyden delice korktu. Böyle bir şey hatırlamıyordu. Ne böyle bir ânın içinde olduğunu ne de böyle çığlık atan çocuğu oturup izlediği bir ânıyı hatırlıyordu.
Steve'in dedikleri geldi aklına. Ânıların silinmesiyle alakalı dediği sözler. Ya öyleyse cümlesi Peter'ın aklına yer edinmeden duramadı.
Hafif loş odayı Peter'ın telefonuna gelen bildirim aydınlatırken Peter oturduğu yerden zar zor kalkabildi. Hâlâ gördüğü şeyin etkisindeydi ve bir süre daha bunun devam edeceğinden emindi.
'Acil görev raporu. Yarım saat sonra, Hydra üssünde. Seni almaya gelecekler.'
İşte bu hiç iyi değildi. Peter telaş içinde telefonu bir kenara fırlattı. Hydra ile görüşmelerini her zaman telefondan yapardı. Bu sanki yazılı olmayan bir kural gibiydi. Ama şimdi Hydra üssüne mi gidecekti? Pekâlâ, bu hiç iyi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence and Sound
Fanfiction|Marvel au| • • • • "Göreviniz Yenilmezler. Yok edin onları." ... "Kaptan Amerika'nın yetmiş yıl sonra bulunması ve buzdan çıkarıldığında hâlâ yaşıyor olması tüm dünyayı şaşkına çevirdi..." Büyük oyun, bu haberle başladığında Peter intikam ateşiyle...