[9]

304 32 0
                                    

Steve, Tony'nin Harley için endişelenmesini izlediği süre boyunca şaşırmadan edememişti. Harley öz çocuğu olmasada, ona kendi çocuğuymuş gibi davrandığını ve fazlasıyla değer verdiğini biliyordu ama bunu deneyimlemek apayrı bir şeydi. Neyse ki suçlular bulunmuş ve herkes rahat bir nefes almıştı.

Steve, evden neşeyle çıkan Harley'i gördüğünde Peter'ın da görevini fazlasıyla iyi bir şekilde yerine getiriyor olduğunu düşündü.

Tony ise mısır gevreğinden bir kaşık alırken homurdandı. "Sanki birkaç gün önce bir suikastin içinde değildi." Steve onun bu haline gülerken "Ona bakılırsa yıllardır sizin aranızda," dedi. Tony gözlerini kısarak Steve'e baktı ve homurdanmaya devam etti.

Aslında o gün Harley'i oraya gönderen Tony'di. Bir nevi oydu... Pepper, Tony'nin o adamla işleri bitirmek istiyorsa yüz yüze konuşması gerektiğini, artık sesini yükselterek söylediğinde Harley olaya müdahale etmiş ve geleceğin patronu olarak olayı devralmıştı.

Steve, telaşlı Tony'i aklına getirdiğinde gülmeden edemedi. Gerçekten onu öyle izlemek ilginçti. Tahmin ediyordu ki ileride onu böyle daha çok izleyecekti.

"Biraz daha böyle devam edersen delirdiğini düşünmeye başlayacağım."

Steve yüzündeki gülümsemeyi hızla sildi ve hafifçe öksürdü. Ardından "Saçların," dedi eliyle Tony'nin karışmış saçlarını gösterirken. "Çok komik duruyorlar." Hayır, bu baştan sona bir yalandı. Aksine çok tatlı duruyorlardı. Bu hâli hoşuna gidiyordu.

Tony tekrardan yemeğine dönmeden önce sırıttı. "Saçlarımı beğendiğini bu kadar belli etme Rogers." Steve, onun alay edip etmediğini anlayamadı bu yüzden tepki de veremedi.

Görevi güzel gidiyordu. Hata yaptığını düşünmüyordu ve Yenilmezler ile yakın olmaya başlamıştı. Evet, bu Tony için bile geçerliydi.

Dersler yakınlaşma sürecini kolaylaştırmıştı. Ayrıca geçmişiyle ilgili, Tony'nin fazlasıyla bilgiye sahip olması konu bulmayı da kolaylaştırıyordu.

"Hadi bu kadar yemek yeterliyse gidelim."

Steve kafasını salladı ve oturduğu yerden kalktı. Tony geçmişi hakkında birçok bilgiye sahip demişti ya hani bunlardan birisi de Peggy'di ve şansa bakın ki o hâlâ yaşıyormuş. Pekâlâ belki de geçmişi hakkında bu kadar bilgiye sahip olması pek de iyi bir şey değildir.

Steve devamlı onunla görüşmeyi ertelediğinde -bunu neden yaptığını bilmiyordu- Tony, kendisini götürebileceğini söylemişti. Daha fazla ertelemek dikkat çekerdi bu yüzden Steve mecburen kabul etmişti.

Dışarı çıktıklarında Steve motoruna yöneldiği sırada "Hey, hey!" diye bağırmıştı Tony. "Nereye gidiyorsun?"

Steve kafası karışmış bir halde ona döndü. "Motorla gitmiyor muyuz?"

Tony alayla güldü. "Yolu biliyor musun?"

Steve dudaklarını büzerek omuz silkti. "Sen sürebilirsin."

Tony, Steve sanki komik bir şey söylemiş gibi güldü ardından hemen ciddileşti. "O şeyi bırak sürmeyi bineceğimi bile düşünmen komik Rogers."

Bir süre bu konu hakkında atıştıktan sonra -ki her zaman atışıyorlardı ve bunu keyifle seyreden kişi kesinlikle her zaman Clint oluyordu- arabay bindiler ve Steve, Tony'i bir gün o motora bindirmeyi aklına koydu. Yüz ifadesini ve tepkilerini şimdiden merak ediyordu.

Daha sonra Steve kendini odanın önünde bulduğunda derin bir nefes aldı. Tony özel konuşabilmeleri için arabada kalmayı tercih etmişti. Tony, her geçen gün Steve'i şaşırtmayı başarıyordu doğrusu.

Steve kapıyı tıklattı ve yavaşça içeri girdi. Peggy onu gördüğünde heycanla yattığı yerde dikleşmeye çalıştı ama kemikleri buna izin vermemiş olacak ki yüzünü buruşturarak yatmaya devam etti. Ama yine de "Steve!" diye bağırdı. Gözleri dolmaya başlamıştı. "Yaşıyorsun."

Steve yavaşça ona doğru adımladı ve yatağın hemen yanında ki sandalyeye oturdu. Peggy şimdi seslice ağlıyor ve durmadan yaşıyorsun diye sayıklıyordu.

Steve'in içinde büyük bir huzursuzluk vardı ve bu yüzden buradan olabildiğince hızlı çıkmak istiyordu.

"Geri döndün!" Peggy elini uzattığında Steve onun elini tuttu ve tebessüm etti. "Evet, geri döndüm."

Peggy hıçkırdı. "Çok uzun zaman oldu Steve... Öldün sandık seni çok aradık ama bulamadık." Peggy, Steve'in elini sıktı. "Geç kaldın," dedi hıçkırıklarının arasında. "Dans sözüne çok geç kaldın."

Steve afalladı. Şaşkınlıkla dudakları aralandı. "Ne?" Bu sözleri duymayı beklemiyordu.

Peggy konuşmaya başlayacağı sırada bir öksürük krizine tutuldu. Steve ona su içerdikten sonra sorusunu tekrar edecekti ki, Peggy "Steve!" diye bağırdı ilk odaya girdiğinde duyduğu ses tonunda. "Yaşıyorsun!"

Steve'in omuzları hayal kırıklığıyla düştü.


...

Elimdeki bölümler bitti ve son zamanlarda attığım gibi her gün yeni bölüm atabilir miyim bilmiyorum. Ama elimden geldiğince hızlı hızlı bölümleri atmaya çalışacağım.

Ve demeden geçmek istemiyorum; Hikayemi okuduğunuz için, oy verdiğiniz için, yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim.

Silence and SoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin