Peter, başını eğdiği yerden dakikalarca kaldırmadı. Ortamı saran karamsar hava onu boğuyor, buradan bir an önce gitmek istemesine sebep oluyordu. Burada olduğu her saniye pişmanlık duygusu katlanamayacak bir hâl alıyordu.
Onun cenazesinde olmayı hak etmediğini düşünüyordu.
Tüm gün korkunç geçmişti. Hayatı boyunca hiçbir duyguyu bu kadar net hissetmemişti ve gece olanlar onun için büyük bir adımdı.
Neden diye düşünmeden edemiyordu. Neden biri Harry'i öldürmek istesin? Cevabı bir türlü bulamıyordu. Harry'den hoşlanmayan insanlar elbette vardı. Bu çok doğaldı ama o insanlar Harry'i öldürecek kadar ileri gidemezdi. Bir an kendi düşmanlarını düşündü. Yenilmezler bunu yapamazdı. Eğer Steve söylemediyse hâlâ Peter'dan haberleri yoktu. Olsaydı bile onlar sıradan bir öğrenciyi öldürecek insanlar değildiler. Steve de yapmazdı bunu. Ne kadar ona karşı düşünceleri değişse de yapmazdı işte.
Aklına haftalar önce gördüğü defter düştü. Neden bunu düşündüğünü bilmiyordu ama o defterden bir şeyler çıkacağına inanmak istiyordu. Hydra diye düşünmeden edemedi ama daha sonra cümleyi tamamlamaya korkarak söyleyeceği şeyi zihninin en derinliklerine yolladı.
Sinirle soludu. Peter'ın katilini bulamayacağından endişeleniyordu. Çünkü o kişi her kimse Peter onun öyle kolayca ölmeyeceğinden emin olacaktı.
Peter tek başına orada dikilirken birinin varlığına ihtiyaç duydu. Aklına gelen tek isim Harley'di. Ne kadar her şey bir oyun olsa da eğer Harry'nin öldüğünü söylese yanında olacağından emindi. O an Peter, Harry ve Harley'in hiç tanışmadığını fark etti. Oysa emindi ki eğer tanışsalardı çok iyi anlaşırlardı.
Harry birçok kez Harley ile tanışmak için çırpınmıştı. Daha doğrusu aralarındaki ilişkinin ne olduğunu öğrenmeye çalışmıştı ama hiçbir zaman bu sorusuna bir cevap alamamıştı.
Peter, o zamanlar deli gibi ona doğruyu söylemek istiyordu. Hisleri hakkında. Ama bunu düşünmenin bile ne kadar tehlikeli olduğunu fark ettiği an konuşmadan âdeta koşarak uzaklaşıyordu.
Yola tek başına devam etmek ne kadar itiraf etmese de zorlayıcıydı. Elbette görev zorlayıcıydı ama görev de yaşayacağını hiç düşünmediği şeyleri yaşaması ve hissetmesi daha da zorlayıcıydı. Pes etmekten korkuyordu. Harry'nin ölümü onun için kırılma noktasıydı.
Bir anlık içgüdüyle kafasını kaldırdı. Gözlerini etrafta gezdiriyorken gördüğü kişiyle duraksadı. Harry'nin annesi kan çanağına dönmüş gözleriyle ona bakıyordu. Bu Peter'ın içine yerleşmiş kaçma dürtüsünü daha da güçlendirdi.
Bakışlarını kaçırdı ve kafasını tekrardan eğdi. İçindeki bir his kadına bakmasının suç olduğunu söylüyordu. Sanki katil oydu ve bunu belli edecek şekilde üstüne bir kağıt asarak cenazeye gelmiş gibi hissetti.
"Sen Peter olmalısın?"
Peter duyduğu kısık sesle kafasını kaldırdı ve Harry'nin annesini karşısında gördü. Başını onaylarcasına sallarken kafasının içindeki sesleri duymazlıktan gelmeye çalıştı. Kadın tüm acısına rağmen küçük bir tebessüm etti ve akan göz yaşlarını peçetesiyle sildi."Ben," dedi kadın titreyen sesiyle. Bunun sırası olup olmadığını düşünmedi. Elbette oğlunun acısını çekiyordu ve bu ayakta durmasını bile zorlaştırıyordu. Ama oğlunun katilini düşünürken, aklı devamlı son aylarda ki duygusal durumuna gidiyordu. Onu yataktan heycanla çıkaran kişi, sanki hiçbir sorunu yokmuş gibi oğlunun kocaman gülümsemesine sebep olan kişiye minnettarlığını göstermeden edemezdi. Onu bir daha göremeyeceğini düşünüyordu bu yüzden tam burada acıyla boğuşurken söylemek zorundaydı. "Her şey için teşekkür ederim. Oğlumun yanında olduğun için teşekkür ederim Peter."
Bu Peter'ın sert bir yumruk yemiş gibi sarsılmasına sebep oldu. Dudaklarını aralayıp tek kelime edemedi. Her çabasında kelimeler boğazına dizildi, kalbi göğüs kafesine canını acıtacak derecede vurarak nefesini kesti.
Kadın göz yaşları içinde elini Peter'ın koluna koydu ve hafifçe ovaladı. Kadın yanından uzaklaşırken Peter sadece arkasından bakmakla yetindi. Özür dilemedi. Neden teşekkür ettiğini sormadı. Hiçbir şey yapmadı. Yapacak gücü kendinde bulamadı.
Bir annenin göz yaşları içinde söylediği bir teşekkür, Peter'ın omuzlarına büyük bir yük yerleşmesine sebep olmuştu.O sırada kalbinin tam ortasında hiç kapanmayacak bir boşluğun açıldığını fark etmedi. Her aklına geldiğinde nefesini kesecek ve kendinden nefret etmesine sebep olacak bir duyguyu ömrü boyunca sırtlanacağını fark etmedi.
Daha fazla bekleyemedi. Açık alan bile onu boğarken arkasına bakmadan kaçtı. Ölümün gerçekliğinden kaçmaya çalıştı. Eninde sonunda ona yakalanacağını bilerek.
Sadece biraz kafasını toparlamaya ihtiyacı vardı. Ondan sonra her şeyin yerine oturması için elinden gelen her şeyi yapacaktı.
Bu ölümüne sebep olacak olsa bile bunu yapacaktı.
...
Küçük bir sorunumuz var.
Aklıma Harry ölmeden yapabileceğim şeyler geldi ve şu an acayip pişmanım. Son iki bölümü silip yeni bir gidişat belirleme isteğimi zar zor bastırabiliyorum çünkü kafamda tam olaylar oturmadı. Eğer mantıklı bir şekilde kafama yatarsa kendimi tutmayı bırakabilirim gibi geldi.Hay lanet. Bakın Pete ve Harry ilişkisi öyle güzel ilerleyebilir ki!
Pekâlâ, neden bu düşüncenin şimdi aklıma geldiğine dair hiçbir fikrim yok. Oysa Harry'nin ölümü hakkında çok düşünmüştüm.Harry'i öldürmek Peter için büyük bir adımdı. -mâlum kendi düşüncelerinin farkına varması için- ama şimdi sadece yaralansa nasıl olur diye düşünmeden edemiyorum.
Halledeceğim... ve umarım eğer değiştirirsem bana kızmazsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence and Sound
Fanfiction|Marvel au| • • • • "Göreviniz Yenilmezler. Yok edin onları." ... "Kaptan Amerika'nın yetmiş yıl sonra bulunması ve buzdan çıkarıldığında hâlâ yaşıyor olması tüm dünyayı şaşkına çevirdi..." Büyük oyun, bu haberle başladığında Peter intikam ateşiyle...