Asiye
Bugün büyük gündü ve bende erkenden kalkmıştım. Bugün Atakul ailesi nihayet tatillerinden dönüyorlardı. Bi zahmet dönsünler ama demi yarın yeni dönem başlıyordu bizimkiler hala tatil derdindeydi.
Sabah uyandığımda ilk işim elimi yüzümü yıkayıp. Odaya girip küçüğüçü emeli uyandırmak oldu. Sonra da yan odaya gidip hala uyuyan ömeri uyandırmaya çalıştım. Resmen sallıyordum yatağı ama hala tık yoktu. İkizim diye demiyorum ama camış uykusu vardı bunda. Uyandırmak için özel bir eğtime ihtiyaçımız vardı.
Pes edip odadan çıkıp salona girdim. Kahvaltı masasında oturan babama bir öpücük bırakmıştım. Sonrada çay dolduran anneme. Emelde lavabodan çıkıp masaya yanıma oturmuştum."günaydın benim güzellerim"
"günaydın babacığım. Kadir abim yok mu"
"abin o dağın başındaki okulu yazdığın için gün doğmadan evden çıkmak zorunda kaldı"
Kadir abim bu sene üniversiteyi kazanmıştı. Radyo ve televizyon okuyacaktı. Babam onun bu bölümü okumasını istemediği için yazın epey tartışma yaşamışlardı. Ama abim ısrar edince bir şey dememişti. Okul İstanbulun çıkışında kaldığı için abim erkenden çıkmış. Babamda şuan attığı tribi böyle bahaneler getiriyordu.
Annem gidip biricik paşasını ömeri uyandırmıştı. Ömer de yarı gözü açık masaya oturmuştu. Hep beraber kahvaltımızı yapmıştık. Babam sofradan kalkarak bize de 'haydi acele edin' diyerek odalarına girmişti hazırlanmak için.
Bir kaç dakikaya hepimiz hazırlanmıştık bile. Annem ilk başta bize 'siz nedem geliyorsunuz' desede bakışlarımızdan anlamıştı. Çocukluk arkadaşlarımızı 2 haftadır görmüyorduk tabi ki de gelecektik. Babam dışarıdaki arabaya binip çalıştırmış bizde hemen binmiştik.
İkamet Atakul malikhanesiydi. Evet annemle babam Atakullar için çalışıyordu. Annem ev işleriyle ilgileniyordu, babamda akif amcanın şoförüydü. Biz yani ömer ilr ben 4 yaşındayken kadir abimde 6 yaşındaydı. O zaman taşınmıştık istanbula. O günden beri aynı yerde çalışıyor ailem. O zaman küçük olduğumuz için annem ömer ile beni dr yanında getirirdi. Nebahat teyze ilk günden beri asla itraz etmemişti. Çünkü onun da çocuklaro olduğu için oynar dururlar demişti hep. Doruk, ben, melisa ve ömer dördümüz hep beraber büyümüştük o evin içinde. Onlar benim sahip olduğum en büyük servetlerimdi.
Kadir abim okula başladığı için her zaman gelemezdi ama bazen okulu astığında gelirdi. Veya biz de okula başladığımızda yaptığı gibi ya hafta sonları ya fa okul çıkışında annemin işi uzarsa.
İlk okul ve orta okulu ayrı okumuştuk. Çünkü Doruk ve melisa kolejlerde okumuşlardı bizde mahellemizdeki okullarda. Ama hep hayalini kurmuştuk lisede beraber okuyacaktık. Bizde ömer ile lise sınavında yapabildiğimizin en iyisini yapıp Ataman kolejini yüzde yüz burslu kazanmıştık. Ve hep hayalini kurduğumuz gibi beraberdik het zaman her daim. En güzel çılgınlıklarımızı orada yapmıştık.
Arabadan indiğimizde akif amca da evden çıkıyordu. Bizi görümce kocaman gülümseyerek yumruk yaptığı elini bize uzatarak selamlaşmıştık.Bize eve girerken o da babama iltifatlar yağdırmıştı.
"yahu veli bayılıyorum senin şu tam vaktinde gelmene"
Ömer ile beraber koşarak eve girmiştik. Kapıyı melisa açmıştı ve ben hemen ona kocaman sarılmıştım. O kadar çok özlemiştim ki sadece 2 hafta görmemiştik ama sanki bana daha uzun gibi gelmişti. Melisa benden çekilip ömere de kocaman sarılmıştı.
"Doruk nerede"
"odasından hala uyuyor. Yolda epey yoruldu paşa"
Ömer sorusuna karşılık aldığı cevapla 'ben onu uyandırmasını bilirim' deyip hızla yukarı çıktı.
Bizde melisa ile kol kola peşinden gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionBerceste güzel, saf ve güzel olan demekti. Doruk ile olan arkadaşlığımızı da en güzel bu kelime anlatırdı herhalde. Her şey çok güzeldi aramızda olanlar, bağımız. Beraber mutluyduk. Taa ki büyüyene kadar. Büyümek insanı değiştirir der hep annem hakl...