Asiye
Selim ile geldiğimizden bu yana sürekli konuşmuştuk. Selim değişik bir çocuktu. Böyle iyi desen iyiydi. Ama bazen öyle cümlelere karşı farklı tepkiler gösteriyordu ki sanki içinde yatan bir psikopat varmış gibi seziyordum. Doruğun tam zıttı gibiydi. Doruk dışardan piskopat gibi görünen ama içinde yumuş yumuş olan bir çocuğun yattığını onu tanıyanlar görebiliyordu ancak.
Selimin bakışları yanımızdaki camdan dışarı kaymıştı.
Bende merak edip baktığı yere baktığımda gördüğüm manzara beklediğim bir şey değildi."kardeşin ve arkadaşlarının sana bu kadar bağlı olması şaşırtıyor beni doğrusu"
Doruğun arabası beni bıraktığı yerde duruyordu. Gitmemişler miydi bunlar acaba diye düşünmüştüm. Ama hayır gittiklerinde eminim çünkü arabadan indiğim gibi Doruk hızla uzaklaştırmıştı arabasını.
İyide şimdi neden buradalardı. Biraz daha dikkatle baktığımda arabanın canımdan bir tek şoför koltuğunda direksiyona başını yaslamış olan doruk vardı. Başkası yoktu.
Bakışlarımı kurduğu imalı cümle ile bana merakla bakan selime döndürdüm."şey evet, çocukluk dan beri beraber büyüdük. Ondan galiba fazla bağlıyız birbirimize"
"anladım."
Selimin bu tavrına biraz gıcık olup bileğimdeki saate bakmıştım. Saat 9 a geliyordum.
"kalkalım mı artık. Çok daha geç olmadan eve geçsem iyi olur"
"tabi, aekadaşını da bekletemeyelim hem demi"
Arkadaş kelimesine vurgu yaparak söylemesi biraz daha rahatsız etmişti. Tatlı tatlı konuşurken doruğu görmesi ile neden böyle konuşmaya başlamıştı ki.
Restorantan çıktığımızda selime dönüp el sallamıştım. Hızla doruğun yanına binmiştim. Arabamı kapısını açtığımda kafasını direksiyondan kaldırıp bana bakmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordu.
"niye şaşırdın bunun için burada beklemedin mi zaten"
Doruk sanki yakalanmayı bekleniyordu da yalanladığı için şaşkınlıkla bakıyordu. Tek kelime etmeden arabayı çalıştırmıştı. Tam hareket edecekti ki onun tarafından cam tıklatılmıştı. Doruk camını indirdiğinde selim eğilerek ona bakıyordu.
"bu seferlik böyle oldu ama bir dahaki sefere gelmene gerek yok ben bırakırım Asiye'yi"
Doruğun yüzünü göremesem de yandan görebildiğim kadarı ile çenesini sıkıyordu gene. Selimin de bir dahaki sefer demesine anlam veremedim. Böyle bir şey konuşmamıştık ki.
"he bi dahaki sefer diye bir şey olursa"
Doruk penceresini kapatıp arabayı hızla sürmüştü. Doruk arabaya o kadar hızlı kullanıyordu ki oturduğun koltuğa yapışmıştım. Korkudan tek elim ile yukardaki tutunma koluna yapışmıştım. Doruğa seslensem de asla duymuyordu. Çenesini o kadar çok sıkıyordu ki boynundaki damarlar şişmişti. Direksiyondaki elleri ise eklem yerleri beyazlaşacak kadar sıkıyordu. Yavaş hareketlerle elimi eline koymuştum. Beni duyup yavaşlaması için. Ama doruk bu hamlemi beklemiyordu ki bakışını yoldan çekip elime bakıyordu. Sonrasında da kısa bir anlığına bana bakmıştı. Gözlerini yoldan çektiği için ve hala hızlı gittiğimiz için önüme baktığımda kırmızı ışıkda duran bir arabaya son sürat yaklaşıyorduk.
"doruk araba"
Doruk ani bir fren yapmıştı. Arabaya çarpmamak için de yönünü kırmıştı. Araba durduğunda korku ile kapattığım gözlerimi açtığımda doruğun kolunu önümde duruyordu. Ama ani fren yüzünden epey öne doğru çıkmıştım kemerim de sıkıyordu zaten. Derin derin nefes alıp doruğun önümde siper olan koluna vurmuştum. Sonra da omuzuna indirmiştim bir yumruk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionBerceste güzel, saf ve güzel olan demekti. Doruk ile olan arkadaşlığımızı da en güzel bu kelime anlatırdı herhalde. Her şey çok güzeldi aramızda olanlar, bağımız. Beraber mutluyduk. Taa ki büyüyene kadar. Büyümek insanı değiştirir der hep annem hakl...