Asiye
Mustafa amca ve Fethiye teyze birden ayaklandılar.
"bizim Mustafa ile küçük bir işimiz var kızım. Bir saate geliriz en geç."
"biizim bir tane hayta torun var, 4 yaşında, uyuyor oda da ama olurda uyanırsa ona bakarsınız demi"
Bakışlarım doruğa kaydığında oturduğu yerden kalkıp sırıtarak cevap veriyordu.
"tabi, tabi Mustafa amca, gözün arkada kalmasın. Biz bakarız Asiye ile. Siz işinizi halledin"
Mustafa amca ve Fethiye teyze aynı hızda hemen evden çıkmışlardı. Onların bu hızı sanırım kanlarında akan karadeniz kanından kaynaklıydı. Kapıyı kapattığım da arkamda ki sevdiğime döndüğümde 32 diş sırıttığını gördüm.
"bakıyorum pek bir mutlusunuz doruk bey. Ama daha şu ortalığı toplamamız gerek. O kadar yedik içtik"
Doruk benim yanından geçerek arkadaki çay bardaklarını toplamamı gülerek izliyordu.
"ne gülüyorsun ya"
"hiç, sanki evlenmişiz de sende evi toparlıyorsun gibime geldi"
"allah allah, evlendiğimizde ben senin hizmetini yapacak bir cariye olmayacağıma göre, kalkıp bana yardım edeceksin öyle yan gel yat osman yok"
Doruk gülümsemesini büyütürken ona yanda duran kırlenti attım. Havada yakaladığı kırlent ile gülerek yanıma geldi.
"tabi ki madam, siz emredin yolunuza köle olurum"
"halı diyecektin herhalde"
O gün yemekte Akif amcanın dedikleri aklıma gelince bu sefer kahkaha atan ben olmuştum.
"bak bak nasıl hoşuna gitmiş ama"
Doruğun eline tepsiyi tutuşturdum ve önden mutfağa girdim ben. O da arkamdan gülerek gelmişti. Dolaplardan bulduğum leğene sıcak su ayarlayıp bardakları yıkamaya koyuldum. Ben körüklüyordum doruk da duruluyordu. Bu hallerimiz benim de hoşuma gitmişti. Bulaşıklar bitince son olarak tezgahı kurluyordum. O esnada arkamdan gelerek belime dolanan eller ile irkilsem de doruğun boynuma kondurduğu öpücükler ile gıdıklanmıştım.
"ya doruk bir rahat durur musun"
"cık, ben bu durumu çok sevdim. Biz bir an önce evlensek mi ya"
Bezi kenara koyup tezgah ile doruk arasında kaldığım alanda dönüp yüzümü doruğa çevirdim. Onun traş olmadığı için hafif çıkan kirli sakalına götürdüm ellerimi. O bu dokunuşun ile gözlerini yumarken bende onun güzel yüzünü inceledim.
Gözlerini açtığında yavaşca yüzüme doğru eğilmişti.
Dudaklarımız arasında milimler kaldığında durmuştu."seni o kadar çok seviyorum ki, bunu anlatmaya kelimeler bulamıyorum. Öyle bir işlendin ki kalbime, kalbimdeki yerin yetmeyecek diye ödüm kopuyor."
Konuşurken birbirine değen dudaklarımız ile gülümsemem büyüyordu. Onu beklemeden ben öpmüştüm onu. Doruk da çok kısa sürede karşılık vermişti bana. Nefesimizi düzene sokmak adına ayrıldığımızda birbirimize sırıtarak bakıyorduk. Tekrar öpmek için uzandığımızda kapı çalmıştı.
İkimizde kapıya baktığımızda kim olduğunu merak etmiştik.
Doruk önde ben arkasında yürürken kapıyı açtık.
"ula Mustafa yedum seni"
Kapıda iri yarı, sarışın bir adam duruyordu. Bizi gördüğünde şaşkınlıkla bize baktı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionBerceste güzel, saf ve güzel olan demekti. Doruk ile olan arkadaşlığımızı da en güzel bu kelime anlatırdı herhalde. Her şey çok güzeldi aramızda olanlar, bağımız. Beraber mutluyduk. Taa ki büyüyene kadar. Büyümek insanı değiştirir der hep annem hakl...