4.0

1.2K 110 70
                                    

Doruk

Saatler, günler derken aylar birbirini kovaladı. Yaz tatili başlamıştı.
Bir kaç hafta olmuştu İstanbula döneli. Finallerimizi vermiştik. Asiye'ler benden bir kaç gün önce başladığı için erken bitmişti. 3 gün sonra da benimki bitecekti bu süreçte Asiye beni beklemişti. Aybike de gitmemişti. Berk ve onun işine gelmişti bu durum. İstanbulda annesi izin vermez diye doya doya vakit getirmişlerdi.
Ayşe desen o tüm dönem boyunca hatya iki dönem boyunca kızlarla kalmıştı. Aslında kendisine ev bulmuştu daga doğrusu bir apart ama kızlarla o kadar iyi anlaşmışlardı ki birbirlerinden ayrılmak istemediler. Sonra da Asiye ve Aybike onu ikna ederek evlerinden daimi kalmasını istediler.

Sömestr tatili zaten o kadar hızlı bir şekilde gelmişti ki. Asiye'nin direksiyon dersler, sınavı derken okulun finalleri gelmişti. Böylece birinci dönemi hızla kapamıştık.

Şimdi geçmişe dönüp bakıyorum da daha dün gibiydi Ankaraya ilk gelişimiz sanki. Ama şuan birinci yılımızı kapatmıştık.

Ha bu arada ben de yatay geçişe başvurdum. Ankara üniversitesine. Fakülte yerlerinize baktığımda birbirlerine çok yakın değillerdi ama en azından aynı kampüsün içindeydi ve aynı okuldan mezun olacaktık. Buna değerdi. Epey sıkı çalışarak ortalamamı 3,5 in üstünde tutmuştum. Bir kaç güne de başvurular açıklanırdı.

İkinci dönemin vizeleri bittiğinde İstanbula gelmek yerine Asiye hanımın ısrarı ile hep beraber Anka Parka yani lunaparka gelmiştik.

__________

"ya doruk ne olursun ya"

"güzelim, sevmiyorum ben ya öyle adrenalin falan. Başka bir şeyler yapalım söz itraz etmem"

"ama Doruk bak burası aşırı güzel bir lunapark. Ülkenin en büyüğü"

"eğlenmeyeceğim yerin en büyük olması beni ne alakadar eder güzelim."

"lütfen doruk, ha benim için ne olursun. Seninde bineceğin şeyler buluruz"

Asiye'nin kedi gibi yalvarışlarına daha fazla dayanamayıp kabul etmek zorunda kalmıştım. O çocuk gibi etrafında sevnçle zıplarken bende onun haline güldüm.

Asiye yerinde durmaksızın zıplarken bir yandan da Aybike'ye telefon açıp haber vermişti.

Oğulcan ve Ömer de okuldan çıkıp gelmişlerdi. Onların gelmesini beklerken bizde içerdeki bir kafeye oturduk.
Giriş 70 liraydı ve her şeye binebiliyoduk.

"ya kuzi harbi burası inanılmaz yaaa. İyi ki gelmişiz lan"

"harbi baya kaliteli bir yere benziyor"

"Baya baya büyük"

Geldiğimizde önce hep beraber etrafa baktık. Gerçekten baya dehşet şekilde büyük bir parktı. Binlerce alet vard ve hepsi hızlı ve yüksek şeylerdi. Galiba bugün kendimden geçebilirim.

"eveet hadi bakalım ilk neye biniyoruz"

"bence şu meşhur büyük hızlı trene binelim"

"evet evet hadi."

Asiye kolumun altında yerinde zıplayarak sevinçle ellerini alkışladı.

Dedikleri hızlı trenin yanına vardığımızda hepsi yavaş yavaş binmek için yürüdüler.

"ben binmiyorum gençler. Sizi buradan izlemeyi tercih ederim"

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin