Doruk
Bugün tercihler yapılıyordu. Yine herkes bizde toplanmıştık. Lide 2. Sınıftayken okul bizi ankaraya götürmüştü o zamandan beri Asiye ile hayalimiz bu şehirde okumaktı.
Ankaradan dönmüştük yorgun argın eve yürürken Asiye uykusundan ayıldığı için yalpalayarak yürüyordu. Ona yardımcı olmak için omuzunda tutup kendime yaslayarak yürüyorduk. Ömer ve Melisa zaten gözlerini açamayarak sıkıştıkları için önden hızlı hızlı yürüyorlardı.
"kıvırcık, Ankara nasıldı sence"
"güzeldi"
"aynen bence de. Sence orada okursak nasıl olur"
"ikimiz mi"
"hıhım ikimiz, bence Ankara çok güzel, çok güzel olur"
"bilmem olur. Ama kazanabilecek miyiz"
"kazanırız, ayrılmamak için elimizden geleni yaparız"
Asiye benden biraz uzaklaşıp yüzüme kocaman gülümsemesi ile bakarken bende gülmüşüm.
"hayali bile çok güzel"
"senin olduğun hayaller hep güzel"
Asiye ettiğim iltifata utanarak başını eğmişti. Sonra da kollarını boynuma dolayıp bana sıkı sıkı sarıldı.
Evet, hayallerimiz gerçek olmuştu ama anlattığım bir detay vardı ki bu diğer camışlar da bizimle ankarayı tercih ediyorlardı.
Ya tamam kardeşim Ömerden ayrılmak istemezdim ama yani neticede hayallerim sevgilim ile başbaşa olmaktı. Bu kadarı da değildi.Tercihlerini yazan Ömer'in arkasından bakıp ekrandaki ikinci tercihine dudaklarımı büzerek bakıyordum. Ekrandan yansımamı gören Ömer bana dönerek tipime baktı, gülerek.
"lan bu tipin ne ağlayacak gibisin"
"ağlayacağım tabi, lan hepiniz neden Ankarayı tercih ediyorsunuz. Şehirler çuvala mı girdi."
"beni biliyorsun, ilk hedefim ÇAPA'ydı ama maalesef ilk beş yüze giremedim. Girseydim ne işim olurdu Ankara da."
"Doruk ne yapıyorsun Allah aşkına"
"ya ne var güzelim. Soruyorum sadece bu mahlukatların Ankara sevdası nereden çıktı diye.
Asiye bana gülerek bakıyordu ama ben yine dudaklarımı büzmüştüm.
Büzülü duran dudaklarım da asla oynama olmadan iki elimi birbirine vurup eğildiğim sandalyeden ayrılıp hemen yanımda gülerek bana bakan Berke döndüm bu sefer.
"hadi Ömerin bahanesin tamam da sen hayırdır lan. Ankarayı sevmemiştin bile. Ne kasvetli bir şehir demiştin. Denizi olmayan şehir mi olur demiştin. Ne değişti şimdi. Senin istediğin bölümün aslı İzmir de oraya gitsene"
Berk makinalı gibi ardı ardına kurduğum cümleler ile şaşkınşıkla bana bakıyordu
"gerçekten böyle mi dedin Berk, inanır mısın 81 ilde denizi olmayan o kadar çok şehrimiz var ki. Şuan hepsinin kalbi kırıldı"
Berk ona laf atan Aybikeye karşı önce şaşkın şaşkın bana baktı sonra da Aybike'ye. Gülerek cevap vermeye çalıştı.
"Yani o zamanlad tabi toyduk biraz daha tatlım. Demişimdir öyle saçma şeyler"
Aybike kaşlarını havalandırıp anladım dercesine bakıyordu. Berk gülüşünü silmeden bakışlarını bana kaydırdı. Gülüyordu ama bakışları öyle sertti ki tipine gülesim gelmişti.
Saçma sapan bir gözlük de takmıştı sanki yazar havası vermeye çalışır gibiydi.
Berk kolumdan tutup beni odadan dışarıya çıkarmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionBerceste güzel, saf ve güzel olan demekti. Doruk ile olan arkadaşlığımızı da en güzel bu kelime anlatırdı herhalde. Her şey çok güzeldi aramızda olanlar, bağımız. Beraber mutluyduk. Taa ki büyüyene kadar. Büyümek insanı değiştirir der hep annem hakl...