Doruk
Tahir abinin getirdiği sahil kenarında her yer büyük büyük taşlarla doluydu. Kaleli kardeşler ceylan gibi seke seke yürürlerken biz de arkalarından düşmeden yürümeye çalışarak yanlarına gittik. Burasının adı civraymış. Tahir abi ne zaman esip gürlemek istese buraya gelirmiş. Sakinleşirmiş burada.
Gerçekten güzel bir yerdi. Bizim İstanbul daki sahillere benzemiyordu. Ama farklı bir havası vardı. İnsanı gerçekten rahatlatan.
"oyy oyyy"
Oğulcanın iç çekmesi ile sessizce denizi izleyen herkes ona döndü.
"ne oldu lan"
"bilmiyorum ya öyle bir dertlenesim geldi"
Ömer Oğulcanın ensesine bir şaplak attı..
"mal mısın oğlum, derdin yok dertlenesin mi geldi"
"az yavaş ol aslanım, bu hayatta dertsiz bir Allahın kulu yoktur. Sadece biz dertlerimizi fark edemeyecek kadar yoğun oluruz. Ama ha bu karadenuz insanın yüreğindeki sıkıntıyı dışarı çıkarır"
"edebiyat yaptu yine mıstafa abim"
"susun ula yangazlar siz ne anlarsunuz"
"abi bir şey sorabilir miyim"
"sor koçum"
"yangaz ne demek"
"yangaz ha bu iki denyo gibi her fıkşiyi yani het haltı beraber yapanlar, ha birde üstüne sevdadan da anlamay bunlar"
"aa Ömer'im sanki bizi anlattılar bak"
Oğulcanın saçma sapan şeylerine gülmeden edemedim.
Mustafa abinin söyledikleri ile denize tekrar bakıp deniz kokusunu içime çektim. Gerçekten çok güzeldi."Doruk"
Yanında oturduğum Tahir abi bana seslenince bakışlarımı ona çevirdim.
"bir zamanlar karadenize bakmak nefese bakmak gibi demiştim. Biz buranın çocuğuyuz memleketten çıktıktan sonra buraları özleriz. Gurbetteyken ha bu denizi özleriz. Nefes de öyleydi benim için. Gurbetteyken özlediğim bu deniz gibi."
Anlattılarına tebessüm etmiştim. Nefesi sevdiğini anlatmasına gerek yoktu ki, hal ve hareketlerinden belli ediyordu. Ama yine de yaptığı benzetme hoşuma gitmişti.
"muhtemelen diyosun ki bu adam bunu niye anlattı. Çünkü sana bakarken kendimi gördüm. Çok seviyorsun o kızı, Asiye'ni. Ona benim nefese baktığım gibi bakaysın. Öyle de bak hep emi. Çünkü kadınlar bizim baş tacımız. Sevmeyi ve sevilmeyi hak ediyorlar. Onu sakın üzmeyesin"
"onu bu kadar çok severken az daha kaybediyordum biliyor musun. Söylediğim yalanlar yüzünden benden gitmişti. Bir daha beni istemeyecek diye ödüm koptu. Allah belamı versin ki öleceğim sanmıştım. Ama şimdi iyiyiz. Asla böyle bir şeyin olmasına müsaade etmeyeceğim."
Tahir abi eli ile omuzuma vurarak güç vermek istercesine sıkmıştı.
"ula karadenuz sen mi büyüksün ben miiii"
"kaç yürek dibe gömdün ula, al benimkini de al, hayrını göre ula hayrını gör"
Birden Oğulcan ve Mustafa abinin ayağa kalkıp bağırmasına şaşırsak da kahkaha atmıştık hepimiz. Onların bu halleri komikti. Oğulcan kesinlikle şovcu herifin tekiydi. Tam bir oyuncu olacak adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Teen FictionBerceste güzel, saf ve güzel olan demekti. Doruk ile olan arkadaşlığımızı da en güzel bu kelime anlatırdı herhalde. Her şey çok güzeldi aramızda olanlar, bağımız. Beraber mutluyduk. Taa ki büyüyene kadar. Büyümek insanı değiştirir der hep annem hakl...