0.2

2.3K 134 78
                                    

Asiye

Okula geldiğimizde dersten önce hepimiz kafeye inip her zaman oturduğumuz neredeyse adımıza kayıtlı olacak olan köşemize oturmuştuk.
Oğulcan geldiğimizden beri doruğun arabasını övüyordu. Akif amca bu sene hediye etmişti. Daha önceden farklıydı arabası.

"oğlum yağ gibi akıyor lan. Ömerim biz ne zaman böyle bir arabaya sahip oluruz sence"

"valla ben ilk seneden tıp kazanırsam, okuması da 7 yılda bitirirsem üstüne bir yılda çalışıp para biriktirirsem 8, 9 yıl de işte sen"

"yuh sen sayarken yoruldum ben be. Boşver vazgeçtim ben ya"

"niye öyle diyorsun oğlum, adam kendi parası ile alacak arabayı. Daha güzel bir şey olabilir mi. Baba parası da bir yere kadar zevkli"

"öyle mi Dorukcum. Babanın parası ile azıcık hava at bence ya. Tabi bize karşı değil"

Doruk oğulcanın tepkilerine karşı gülümsemişti.

"neyse ben şu konservatuvara bir kafa atayım, sonra gelsin reklamlar filimler, alırım senden önce Ömer'im"

"al tabi oğlum yakışır sana"

Hepimiz onların hallerine gülmüştük. Bakışlarım Aybike'ye kaydığında karşısındaki berke bakıyordu.
Berk Dorukların aile dostlarının oğluydu. Yani daha doğrusu akif amca ile Berk'in babası iş yapıyorlardı.
Aybike ise berkten ilk gördüğünden beri hoşlanıyordu. Ama berk biraz farklıydı, onu anlamak biraz zordu. Ailesi vardı ama yoktu. Mesela veli toplantıların hiç birine ne annesi ne de babası gelirdi. Berk bu durumdan mutlu olduğunu karışanı görüşeni olmadığını sevdiğini desede bazen burukluğunı gizleyemezdi.
Mesela Şengül yengemin Aybikeye sataşması, kızması onun hoşuna giderdi. Aybikenin bunaldığı zamanlarda ona hep 'olan var olmayan var aybik, kıymetini bil' derdi.
Gözlerimi Aybike den çekip bu sefer diğer tarafımda oturan melisaya bakmıştım. O da kafeye bakıp dalmış gitmişti. Ben onun nerelere daldığını çok iyi biliyordum. Çaktırmadan onu denemek istemiştim.
Ömere dönerek konuşmaya başladım.

"abimin yokluğu nasıl da belli demi ömer. Kafeye her geldiğimizde yanımıza uğrardı ne güzel"

Ömer ani konu değişimime şaşırsa da bakışlarım ile nedenimi anlamıştı. O da farkındaydı melisanın abimden hoşlandığının ama Doruk ile aralarının bozulmasından korktuğu için çekiniyordu. Kaş göz yaparak susmamı istemişti. Bakışlarımı melisaya çevirdiğimde görmek istediğim şeyi görmüştüm zaten.
Gülümseyerek arkama yaslandığımda Doruk ile göz göze gelmiştik. Bana göz kırpıp hayırdır demişti. Bende omuzlarımı silkeleyip bakışlarımı kaçırdım.

"şhtt oğlum baksana, harika okuldan gitmemiş"

Ömerin doruğu dürtükleyerek kurduğu cümle ile arkamda kalan kafe girişine baktım. Harika yanındaki bir kaç kız arkadaşı ile köşemizdeki masaya doğru yürüyüp oturmuştu.

"oğlum babası okulun ortağı, onun lafına mı inanıyorsunuz. Tahtının sürdüğü okuldan ayrılır mı hiç"

Bakışlarım hızla doruğu bulmuştu ve uzun zamandır görmediğim kadar net bir ifade vardı yüzünde. Umursamazlık. Demek artık gerçekten bitmişti.

Harika Manyaslı okulun diğer ortağı olan kenan Manyaslı nın biricik kızı. Tam anlamıyla yürüyen egoydu. Kendinden başka kimseyi sevmez ve beğenmezdi.
Okuldaki herkes neredeyse ona çıkma teklifi etmiştir herhalde. E ne de olsa zengin, güzel ve bakımlı bie kızdı. Kim istemezdi ki onunla olmayı. Ama o her gelene bir kusur bulup reddetmişti. Yok kısa, ya da aşırı uzun,yok gözü büyük, küçük yani anlayacağınız her şeyi bahane ederdi. Geçen yılın başında bizimkiler ile konuşurken onun ne kadar kendini beğenmiş olduğunu konuşurken Doruk onun gibi bir kızın asla çekilmez olduğunu söylemişti. Ve harika da bu konuşmalarımızı duyup kendince hırs yapıp herkesin içinde konferans salonunda doruğa çıkma teklifi etmişti. E tabi Doruk da herkese yüz çeviren harikanın kendisine yanaşmasını sevip, hormonların verdiği gaz ile kabul etmişti.
Tabi biz harikanın hırsından yaptığını bi kaç ay sonra öğrenmiştik. Doruk buna üzülüp harikaya kırılmıştı. Ama ayrılma olmamasına rağmen asla bir arada görmemiştik onları. Taaki bi kaç hafta sonra harika gelip doruğa ona karşı bir şeyler hissettiğini, aptalık yaptığını söyleyene kadar.
Sonrası daha fiyasko. Doruk ile harika bir yıl içerisinde tam 7 defa ayrılıp barışmışlardı.
Harika her ayrıldığında doruğa ondan sıkıldığını ve bunaldığını söylerdi. Doruk adeta aptal gibi olmuştu o dönemde. Ona defalarca kızmıştık affetmemesini söylemiştik ama sanki çocuğun basireti bağlanmış da aptalı oynuyordu.
Hatta Doruk ile çocukluğumuzdan bu yana en büyük kavgamızı etmiştik.
Birbirimize o kadar ağır laflar etmiştik ki. O zaman ilk defa arkadaşlığımızın zarar görmesinden korkmuştum. Melisa ile doruğun harikaya aşık falan olduğunu düşünmüştük. Ondan belki bu kadar salağa bağlıyor demiştik. Ama ömer bizim aksimize onun harikayı alışkanlık haline getirdiğini söylemişti.
En son yaz tatiline bir ay kala Doruk harikayı sahilde başka biri ile el ele, dip dibe hatta dudak dudağa gördüğünü ve o anda kendisine geldiğini söylemişti.
O gün bizim evimize gelip pencereme dayanmıştı. O günü düşününce anılar zihnime doluştu.

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin