🏀Kızlar Gecesi🏀

689 94 134
                                    


      Yerdeki parkeler her zamankinden parlaktı. Neden parlak olduğuna dair bir fikirim vardı aslında. Anlımdan damlayan ter damlaları yere düşüyordu. Sağımda Sezgi, solumda ise Büşra vardı. Nefes nefeseydim ve kollarım ağrımaya başlamıştı. Karın bölgem yanıyordu. Şınav çekmek kolaydı. Peki, şınav pozisyonunda dakikalarca durmak? İşte o sıkıyordu.

Kenan Koç her zaman olduğu gibi yine sınırlarımızı zorluyordu azizim, çok bir şey yok yani.

      Başımı kaldırdım ve karşımıza geçmiş kahvesini büyük bir keyifle yudumlayan Kenan Koç'a baktım. Sandalyede oturuyordu ve bir bacağını diğerinin üstüne atmıştı. Ne kadar da rahattı ama bizim için aynı şey söylenemezdi. Göksel ve Dilara adına konuşmuyorum. Neredeyse beş dakikadır bu pozisyondaydık.

"En azından, Hababam Sınıfı Askerde filmindeki gibi olmadı. Düşünsene Ecem, üç tane şınav çekeceksiniz diyor her üçe gelişinde başa dönüyor." Kaşlarımı çatarak Büşra'ya baktım.

"O filmi izlemedim. Hababam Sınıfının askere gittiğini bilmiyordum."

"Yeni versiyonu, izlemedin mi?" dedi Sezgi. Başımı sağa sola salladım.

"Nasıl oluyor ki?" dedim. Nasıl başa dönüyordu şınav çekerken bilmiyorum. Eski filmleri annem çok severdi ama yeni versiyonlarını izlediğim söylenemezdi.

"Mesela bir, iki diyor ama hiç üç olmuyor. Sürekli bir ve iki şınav çekiyorsun." Yüzümü buruşturdum. Umarım Büşra'nın dediğini Kenan Koç duymamıştır.

      Kızlar bugün bize geleceklerdi ve akşam ÇSKA Moskova-Anadolu Efes maçını izleyip, pijama partisi yapacaktık. Aklımda o vardı. Ama leş gibi ter kokuyordum ve bu düşünmemi engelliyordu.

Üstadım, sen de davetlisin ha? Forman varsa onu giy gel. Ama pijama al, benimkilerden veremem.

       Aslında düşününce ben NBA Kafede garsonluk yaparken nasıl oldu da Emir'in tişörtünü giydim onu bilmiyorum. Herhalde o anki zorunlulukla giydim. Melis elime tişörtü tutuşturdu birden, ne yapabilirdim ki? Bir de mis gibi deterjan kokuyordu.

O geceden bahsetmek istediğim bir şey değil azizim. Herkes birbirine yemek fırlatmıştı. Yaman abi mutfaktan çıkıp bizi gördüğünde öyle bir bağırmıştı ki yemin ederim tüm hücrelerim korkudan titredi.

Ama onunda sonu pekiyi bitmedi.

Ahu abla –Yaman abinin karısı- mutfaktan çıkıp kafenin ve bizim o halimizi görünce o da katılmıştı. Nasıl mı? Yaman abinin suratın kocaman bir pastayı fırlatmıştı. Kakaodan Yaman abinin yüzü gözükmüyordu üstadım.

Tabi sonrasında kafeyi biz temizlemiştik. Eve açık büfeymiş gibi gitmiştim. Yüzümde pasta, tişörtüm de meyve suyu, kola ve saçlarımda salata, hamburger kalıntıları...

"Kızlar, kalkın bakalım bu kadar mola yeter." Kenan Koça bakarak doğruldum. Mola mı demişti? Mola da değildik ki biz!

"Koç mola da değildik."

"Mola da olmadığınızı biliyorum Ecrin, mola kıvamın da bir antrenmandı bu hareket. Şimdi elli çök kalk yapıyorsunuz. Ama umumi tuvalete oturur gibi değil!"

      Başımı salladım. Ne kadar yorulsak da bu antrenmanlar bize iyi geliyordu açıkçası. Kaslarım kimin patron olduğunu öğreniyorlardı. Şu son zamanlarda kalçalarım fazlasıyla büyümüştü. En azından çök-kalk hareketi ile kalçalarım sıkılaşıyordu.

Sana da tavsiye ederim üstadım ama tek seferde elli tane yapmaya çalışma. Yemin ederim ayağa kalkamazsın.

"Azra ben ne dedim?" dedi Kenan Koç sinirli bir ses ile. Başımı çevirip Azra'ya baktım. Gözlerini kısmış boş boş Kenan Koç'a bakıyordu.

Berabere |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin