Böyle bir kısmı yazmak istemezdim ama gerçekten de şikayetçiyim. Okunma ve oy sayısı arasındaki bu dağlar kadar farktan şikayetçiyim ve yorum sayılarından... Şu sıralar çok sık yazamıyorum ama yazdığımda da atıyorum. Bir önceki bölümün yorum sayısı yedi! Siz yüz küsur yorum yapmış okuyucularsınız. Hayalet okuyucu olmanızı da anlamıyorum. Lütfen bu bölümde oy ve yorum sayısını fazla tutalım.
İyi okumalar.
x_x_x_x_x_x_x_x_x
Ne olursa olsun gülmekmiş hayat. Gözyaşlarımızla gülümsememiz dahil mi buna?
Bazı anlar, insanın hafızasına öyle bir kazınır ki o anıyı yok etmek ister... Belki de ölmeyi arzular. Ama aslında kendisini öldürmeyi değil, içindeki o iğrenç ölüm hissini öldürmek ister. İşte böyle anlarda bazı insanlarda aciz kalırlar. O kadar acizlerdir ki yapabilecekleri tek şey kabullenip kaçmak olur.
Evet, kendimden bahsediyorum azizim.
Dün geçirdiğimiz o gözyaşları ile dolu geceden sonra hiçbir şey olmamış gibi yapmaya devam ettik. Sanki dün gece hiç ağlamamışız gibi vedalaştık ve evlerimize dağıldık. Tabi akşam saat yedi de uyanmış olmamız haricinde hiçbir sorun da olmamıştı.
Gece boyunca hem ağlamış hem de gülmüştük. Biraz da yorgun düşünce geç uyanmıştık üstadım.
Eve geldiğim de akşam olmuştu. Sanırım bizimkiler akşam yemeği yiyorlardı. Anahtarım yanımda olmadığı için evin zilini çaldım. Birkaç defa art arda bastıktan sonra evin kâhyası Sultan abla kapıyı açtı. Ona gülümsedim ama o heyecanlıydı.
"Ne oldu Sultan abla?"
"Misafirlerimiz varda. Gel içeriye. Sana da servis açayım." İçeri girdim ve ayakkabılarımı çıkardım. İlk önce odama gittim.
Çantamı odama bırakıp üzerimdekileri çıkardım. Oduncu gömleği ve siyah kot pantolon giydim. Aynadaki yansımama baktım. İyiydi. Misafirlerin kim olduğunu bilmiyorum ama onların karşısında basit bir şekilde çıkmak istememiştim. Evde kot-tişört dolaşırdım. Ama misafir gelirse de daha iyi şeyler giyerdim.
Odamdan çıktım ve salona doğru ilerlemeye başladım. Akın ve Berçin'in sesi geliyordu. Salonun kapısına geldiğimde ilk gözüme çarpan Adnan Bey oldu. Yemeğini yiyordu. Fransa'dan geldiğinden beri oldukça sessizdi. Tedavilerinin devam ettiğini duymuştum. Ona ilik verecek bir gönüllü aranıyormuş. Hiç test yaptırmamıştım. İliklerimizin uyuşup uyuşmadığını bu yüzden bilmiyordum
Uyuşsa verir miydim azizim?
Bilmiyorum. Bana bunları yaşattığı için cezasını kesinlikle çekmeliydi ama babamdı da. Ne olursa olsun bir şekilde doğmam da onun da payı vardı. Bunu ona borçlu muydum bilmiyorum üstadım.
"Ben geldim." Salona girdim ve masaya ilerlemeye başladım.
Masaya göz gezdirdiğimde kanımın donduğunu hissettim. Berçin'in yanında oturan yaşlı kadın bana sıcacık gülümsedi. Korktum. Daha fazla bakmak istemedim.
Arkama bakmadan kaçmak istiyorum! Ben annemi istiyorum! Allah'ım hemen şimdi beni annemin yanına gönder, lütfen.
Cesaret değildi bu yaptığım. Bile bile uçurumdan atlamaktı. Öleceğimi bile bile ben o uçurumdan atladım. Pişman olacağımı bile bile. Ve masanın diğer ucundaki sandalyede oturan adama baktım. Gözleri Adnan Beyin gözlerine ne kadar da çok benziyordu. Ama Adnan Bey o kadar da sert bakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berabere |TAMAMLANDI|
HumorDÜZENLENECEK Başlama Tarihi: 12.04.2021 Bir kız vardı. Annesinin terk ettiği ülkeye, terk ettiği adam yüzünden gelen bir kız. İşte o kızı getirdim sana üstadım. Bir maceraya atılacak ve olayların göbeğine yerleşecekti. Ama her şeyin bir başlangıcı...