[Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım, yaklaşık sekiz bin kelimelik bir bölüm ve Word dosyasına göre otuz beş sayfa yazdım. Her satıra bile yorum yapabilirsiniz. İyi okumalar. ]
Zaman geçerken ben de kenara çekilip olanları izliyorum. Bazen kendim dâhil oluyorum ve sanki hiç unutulmayacakmış gibi yaşıyorum. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak bana bir şey kazandırmaz ve ben de hiç unutulmayacakmış gibi yaşıyorum. Çünkü anılar ve arkadaşlar kazanıyorum. Anılar birikiyor ve gelecekte ne olursa olsun zamanında mutlu olduğumu hatırlatmak için orada bekliyor. Her zaman buna inandım ve buna inanarak yaşadım.
Tüm anılarımı sadece zihnimde değil kalbimde de topladım. Arkadaşlarımla eğlendim ve günün sonunda başımı yastığa koyduğumda yüzümde bir gülümseme olmasını garantiledim. Böyle yaşayınca her şey daha anlamlı geliyordu. Zaman hiç durmadan akıp gider. Ona müdahale edemeyiz. Yapabileceğimiz tek şey durmadan akan bu zamanda yaşamayı bilmek. Hiç ölmeyecekmiş gibi değil, hiç unutulmayacakmış gibi yaşamayı bilmek.
Ve azizim biz bunu yapıyoruz. Her şey bittiğinde arkama dönüp baktığımda kat ettiğim yolları görüp gururlanacağımı biliyorum. Çünkü boşuna geçmedi zaman. Ben hep kenarda durup ne olduğunu izlemedim. Dâhil oldum ve kendi rolümü oynadım üstadım.
Yemekten sonra hemen gölün etrafına gelmiştik. Neredeyse kampa gelen tüm öğrenciler her şeyi bırakıp gölün etrafına toplanıyor. Yer kapmaya çalışıyorlardı. Bizde kendimize güzel bir yer bulmuştuk. Diğer okuldan olan öğrencileri incelemekten başka bir şey yapmıyorduk ama.
"Şu kız tanıdık geliyor ya."
Başımı Dilara'nın gösterdiği yere çevirdim. Evet, kızın yüzü çok tanıdık geliyordu ama tam olarak çıkaramıyordum. Daha önce gördüğüme de yemin edebilirim.
"Şey değil mi ya bu? Yeşil Çam kız basketbol takımının sekiz numarası." Sibel'in sözlerinden sonra gözlerimi kıstım ve kızı inceledim. Evet, oydu.
Hakkını yemeyeceğim azizim, kız benim canımı okumuştu.
"Baya iyi oynuyordu kız." dedim kızı incelemeye devam ederken. Kız bizim olduğumuz tarafa baktığında ona baktığımı gördü. Gülümsedi ve el salladı. Ben de ona elimi salladım. Kız sonra önüne döndü.
"Sevimli kızmış. Takım kaptanı gibi değil!" dedi Melis. Sesindeki öfke gülmeme neden oldu.
"Kübra onun gibi bir kıza sahip olduğu için şanslı." demekle yetindim sadece. Bir takım kaptanı olarak öyle bir oyuncuyu takımımda isterdim şahsen.
Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Kızlar bana bakıyorlardı. Kaşlarımı hafifçe çattım ve gördüğüm kişi, tahmin ettiğim kişi mi diye doğrulamaya çalıştım. Parmak uçlarımda yükseldim ve görmeye çalıştım. Kahverengi saçlı, kumral çocuk başını hafifçe çevirse yüzünü görecektim ama bu tarafa bakmıyordu. Karşısındaki kızla konuşuyordu.
"Tamam, milleti dikizlemene bir şey demiyorum ama bu kadar da açık yapma be Ecem." Berfin'e yandan bir bakış attım.
"Dikizlemiyorum tatlım, birine benzettim. O mu diye bakıyorum."
"O muymuş?" dedi Dilara. Başımı sağa sola salladım.
"Bilmiyorum ama değil sanırım."
Yerime oturduğumda Melis'in olduğu taraftan gelen bir itme gücü ile neredeyse yere yapışıyordum ama son anda ellerimi yere koyup kendimi kurtardım.
"Nasılsın tatlı şey?"
Furkan'a kaşlarımı çatarak baktım ama o benim olduğum tarafa bakmıyordu bile. Sadece Melis'e odaklanmıştı. Sertçe soludum ve kopardığım çimenleri ona atmaya çalıştım ama yine olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berabere |TAMAMLANDI|
HumorDÜZENLENECEK Başlama Tarihi: 12.04.2021 Bir kız vardı. Annesinin terk ettiği ülkeye, terk ettiği adam yüzünden gelen bir kız. İşte o kızı getirdim sana üstadım. Bir maceraya atılacak ve olayların göbeğine yerleşecekti. Ama her şeyin bir başlangıcı...