On,
Dokuz,
Sekiz,
Yedi,
Altı,
Beş,
Dört,
Üç,
İki,
Bir...
Zil!
Zilin çalmasıyla ağzımdaki kalemi bıraktım ve sıranın üzerinde duran yeşil kapaklı defterimi çantamın içine attım. Kalemlerimi gelişi güzel çantanın içine atarken Taner askıya astığım ceketimi sıranın üzerine bıraktı. Ona baktığımda yüzünde yine o sevimli gülümsemesi vardı. Ben de ona gülümsedim.
"Çocuklar sayfa 152'deki alıştırmaları yapmayı unutmayın. Yarın ki dersimizde kaldığımız yerden devam edeceğim. Ve ödevlerinizi de kontrol edeceğim. Sibel, Dilara, Berfin ve Melis... Kızlar siz çok kasmayın. Hazırlık maçında karşı takımı ezin geçin!" dedi Edebiyat hocamız. Ardından kitaplarını topladı ve sınıf kapısına doğru ilerledi.
"Biz buna Kenan Koç'un ayrıcalığı diyoruz..." dedi Melis saçlarını havalı bir şekilde geriye doğru atarken.
"Bence Kenan Koç'un ayrıcalığı değil bu."
"Neymiş bayan çokbilmiş Ecem?" dedi Berfin çantasını omzuna takarken.
"Kenan Koç'un kazanma arzusunun diğer hocalara bulaşması..." dediğimde Taner ve Sibel kahkaha attı.
"Her saniye biraz daha alışıyoruz sana Ecem"
"Alışkanlık yaptığım doğrudur." dedim ve Melis'in yanına ilerledim.
"Ecem biz basketbol sahasına ineceğiz. Kenan Koç ile konuşacağız. Gelsene sen de."
"Bilmiyorum ki..." dediğimde Berfin bir koluma Sibel de diğer koluma girdi. Beni kapıya doğru sürüklediklerinde omzumun üzerinden geriye baktım. Ceketim hala sıranın üzerindeydi. Taner ceketimi aldı ve havada salladıktan sonra Dilara'nın arkasından yürümeye başladı.
"Sen de girsene seçmelere Ecem?" dedi Sibel. Başımı ona doğru çevirdiğimde Melis'in sesini duydum.
"Basket oynuyor musun?"
"Evet."
"Seçmelere girmelisin o zaman. En azından ne kadar iyi oynadığını da görmüş oluruz."
"İstemiyorum Berfin. Yani bıraktım basketbol oynamayı."
"Neden?" dedi Taner.
"Basketbol pek de adil bir spor değil aslında. Çünkü bazen kendini kanıtlamak için top sektirmekten fazlasını yapman gerekiyor. Ben de üşengecim."
"Desene aynı yolun yolcusuyuz..." dedi Berfin sırıtarak. Kafamı salladım.
Kargaburnu Kolejine bebek adımlarıyla uyum sağlıyordum. Okuldaki herkes çok kafadardı. Derslerde ne kadar sıkılsam da Taner ve kızlarla gayet iyi eğleniyordum. Yakutluca artık bir şekilde beni kabul etmişti. Tabi evdeki sorunlar haricinde.
O sorunlar asla bitmez değil mi üstadım?
Basketbol sahası okulun aşağısındaydı. Merdivenlerden indikçe yere değen basketbol topunun sesini duyuyorduk. Bazen de topun potaya girdiği anda çıkan o ses tüm katta yankı yapıyordu. Kızlarla olan sohbetimiz kesilmişti. Çünkü Kenan Koç basketbol oynuyormuş.
Sahaya girdiğimizde kız ve erkek basketbol takımındaki öğrencilerin de burada olduğunu gördük. Sessizce kapının ağzında bekliyorlardı. Biraz daha ilerlediğimizde basketbol oynayan Kenan Koç'u gördük. O kadar hızlı ve kıvrak hareket ediyordu ki anlatamam... Sanki yıllardır NBA de basketbol oynuyormuş gibiydi. Her basket atışında kol kasları geriliyordu. Otuz yedi yaşındaki bir adama göre o kadar sportif bir vücudu vardı ki... V vücut tipinin sınırlarını zorluyordu. V vücut tipini itici bulan ben bu adamı çok havalı buluyordum. İçimdeki serseri kız ortaya çıkıp 'bu ne be mübarek?' diye bağırmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berabere |TAMAMLANDI|
HumorDÜZENLENECEK Başlama Tarihi: 12.04.2021 Bir kız vardı. Annesinin terk ettiği ülkeye, terk ettiği adam yüzünden gelen bir kız. İşte o kızı getirdim sana üstadım. Bir maceraya atılacak ve olayların göbeğine yerleşecekti. Ama her şeyin bir başlangıcı...