Hayatımda gerçek anlamda gülümsediğim sayılı zamanlar vardı. O sayılı zamanları asla unutmadım. Unutmak istemedim de zaten. Etrafımdaki insanlarla paylaştım çoğu zaman mutluluğumu. Ama ben hiç mutluluktan ağlamadım. İlkler yaşar insan hayatın da ve ben de hayatımda bir ilki yaşadım.
Üstadım, ben mutluluktan ağladım.
Kendimi sahaya attım. Bacaklarımı iki yana açarak karşı takımın sahasına yattım. Başımı o parkenin üzerine koyduğumda gerçekten de rahatladığımı hissettim. Top potaya girmişti. Beraberlik devam ediyordu. Kimse kazanamamıştı. Ama biz kazanmıştık işte.
Mutluluktan ağlayanları aptal bulan ben şu anda mutluluktan ağlıyorum azizim. Sen ne durumdasın?
Üzerimde hissettiğim ağırlık ile kafamı kaldırdım ve üzerime atlamış olan Melis gördüm. Ondan sonra takımın diğer üyeleri bize doğru koşmaya başladılar. Berfin 'altta kalanın canı çıksın' diye bağırınca ben de jeton düştü.
Gerçekten de canım çıkacak yalnız benim üstadım. Kurtar beni.
Sibel'in Melis'in üstüne atlaması le ağzımdan küçücük bir inilti döküldü. Sanırım bağırsaklarım aşağılara doğru kaymaya başlamıştı. En son gördüğüm Göksel'in koşarak bu tarafa geldiğiydi. Bir seksen bir boy ve kilosu yetmiş beş olan bu kız üstüme atlarsa dozer gibi ezerdi beni.
"Lan, gelme Göksel!" diye bağırdım. Sahadakilerden kocaman bir kahkaha yükselirken Göksel üzerime atladı. Nefes alamadım o saniye ama beni kendime getiren başımıza gelen okulumun sevgili maskotu oldu. Havaya zıpladı ve kostümün kollarını -kanatlarını- çırpmaya başladı.
"Karga uçuyor lan!" diye çığlık çığlığa bağırdığımda kimse beni umursamadı ve sevgili maskotumuz benim üzerime inişini yaptı.
Ölüyorum azizim, can çekişiyorum şu anda.
"Kalkın kızın üstünden, ezmeye mi çalışıyorsunuz kaptanınızı?" Kenan Koçun mutlulukla dolu olan sesi kulaklarıma ulaştığında rahatladım. İlk önce maskot, sonra da diğerleri üzerimden kalktı. Of, ne kadar da ağırlardı. Eziliyordum gerçekten de. Sezgi gülerek elini bana uzattığında elini tuttum. Beni kendine doğru çektiğinde ayağa kalkmıştım.
"Koç kazandık!" dedi Yaren sevinç çığlığı atarak.
"Evet, dediğim gibi size ne kadar güvenmesem de yüzümü kara çıkarmayacağınızı biliyordum kızlar. Aferin size."
"Kutlama yapacak mıyız?" dedi Azra Koçun kaslarla dolu olan kolunu kafasıyla dürterek. Koç ona üstten bir bakış attı ve başını hafifçe salladı.
Umarım işin içinde FİŞEN suyu yoktur azizim.
"Yapacağız. Sahildeki bir kafeye gideceğiz. Aslında sırf inat olsun diye NBA Kafeye gidebilirdik ama gitmeyeceğiz."
"Neden Koç?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Birincisi, orada her zaman çok fazla müşteri olur. İkincisi, karşı takımın kaptanı ve birkaç kişi orada çalışıyor. Üçüncüsü, Büşralar oraya efkârlanmaya gideceklermiş."
"Koç biz de Bar-Kafe karışık bir yere gidelim?" dedi Sezgi gülümseyerek.
"Sezgi, sana buradan uçarım. Daha on sekizine bile girmedin. Hadi takımdakilerin birçoğu on sekizin girdi ama sen, Yaren ve Büşra daha on yedisiniz."
Kaşlarımı çattım. Onları da bizimle aynı yaşta sanıyordum. Ama değillermiş. Gerçekten de çok iyi oynuyorlardı. Kenan Koç onları harcamak istememiş olmalıydı. Sezgi yüzünü asarken Dilara kolunu onun omzuna attı ve sırıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berabere |TAMAMLANDI|
HumorDÜZENLENECEK Başlama Tarihi: 12.04.2021 Bir kız vardı. Annesinin terk ettiği ülkeye, terk ettiği adam yüzünden gelen bir kız. İşte o kızı getirdim sana üstadım. Bir maceraya atılacak ve olayların göbeğine yerleşecekti. Ama her şeyin bir başlangıcı...