51. BÖLÜM (2 KURŞUN)

13.4K 1.1K 374
                                    

(Multimedya: Ayaz)

5 gün sonra...

YAZARDAN

Atabeyliler beş gündür çalmadık kapı bırakmamışlardı ama sonuç aynıydı. Tek bir ipucu bulamamışlardı. Bir tek her seferinde farklı konumlardan gönderilen videolar vardı. Aslı'nın yaşadığını bir tek bu yolla anlıyorlardı.

Tabi bu videoları izlemek onlar için bir işkence gibiydi. Aslı'nın acıdan bayılmaları, yalvarışları, gözyaşları... Hepsinin canı acıyordu onu o şekilde görünce. Tanıdık tanımadık herkese haber vermişlerdi. En ufak bir adrese hiç vakit kaybetmeden gidiyorlardı ama sonuç hep aynıydı. 

Yoktu. O hiçbir yerde yoktu. Kadınlar perişan halde sabahları akşamlarına karışmış, bir haber bekliyorlardı. 

"Allah kahretsin! Allah kahretsin! Nerede lan bu kız? 5 gündür yok." diye bağırdı Poyraz. Hepsinin sinirleri gergindi. Her videoda daha da kötüleşiyordu Aslı. Canı acıyordu. Hepsi biliyordu ki kat kat daha fazlasını yapacaklardı ona bunu yapanlara.

Kimse tepki vermedi Poyraz'a. Hepsi kendi içinde bir yol arıyordu. 

Tam o sırada Poyraz'ın masada duran telefonu aydınlandı. Bu herkesi şoka uğratan bir şeydi.

ASLI ATABEYLİ

Acı... Bu kelimeyi burada olduğum beş gün içinde çok iyi anladım. Üstümde hala doğum günümden kalma o elbise vardı. Her yeri benim kanıma bulanmış şekilde. 

Hepsinin bir şekilde geçeceğini biliyordum ancak geceleri ruhuma aldığım o yaralar geçmeyecekti biliyorum. Kirli hissediyordum. O şerefsizin bir şerefsiz çalışanı yüzünden kirli hissediyordum.

O iğrenç dokunuşları bedenimin her yerini kirletmişti. Bana bakarak kendine yaptığı o şey aklıma geldikçe ölmek istiyordum. Bedenime işkence için değil de o iğrenç zihninden geçenler için dokunuyordu o şerefsiz. Bir kez daha akmaya başladı ama acı bedenimden değil ruhumdan geliyordu.

O günden sonra o şerefsiz ve çocukları olduğunu öğrendiğim Mercan ve Bulut'u hiç görmemiştim. Sadece o şerefsizin adamları belli aralıklarla gelip beni biraz daha ölüme yaklaştırıyorlardı. Bedenim aldığı her bir darbede biraz daha ölüyordu. Bunu biliyor ve hissediyordum.

Herkesin beni deli gibi aradığını biliyordum ama benim yardımım olmadan bulamayacaklarını geçen zamandan anlamıştım. Gün içinde sadece bir bardak su ve bir parça ekmek veriyorlar her gün. Onda bile ellerimi açmıyorlar. Bir anda bardağı ağzıma dayıyorlar ve bir parça ekmeği ağzıma tıkıştırıyorlar. 

Son gücümle elimden gelen her şeyi ortaya koyacağım. Tek ihtiyacım olan şey lavaboya gitmek. Her zamanki gibi bir kişi geldi kontrole. Bedenime acı vermediği zamanlarda her 15 dakikada bir beni kontrole geliyorlardı. Bu gelen kişi sanırım aralarında en az acı vereni.

"Benim lavaboya gitmem lazım." dedim.

"Maalesef seni açamam. Patronun emri." 

"Bak 5 gündür lavaboya gitmedim. Zaten onlarca kişisiniz. İki dakika lavaboya girsem bir şey olmaz." 

"Pekala ama sadece iki dakika. Umarım kaçmak gibi bir aptallık yapmazsın." dedi. El ve ayaklarımı çözmeye başladı.

Ayağa kalktım. Hadi Aslı biraz daha dayan. Sonra ölebilirsin. Kurtul şuradan sonra öl. 

"Buradayım. Lavaboda pencere yok. İstesen de kaçamazsın." 

Kafa sallayıp içeri geçtim. 

Kapıyı kapattığım gibi elimi elbisenin üst kısmında içime soktum ve o küçük cihazı çıkardım. Bu cihazı ilk kaçırılma olayından sonra almıştım. Sanırım gerçekten korktuğum içindi. O günden sonra dışarı çıktığımda bir gün yanıma alıyor bir gün almıyordum. Bunun konumu bildireceği uygulamayı Poyraz abimin telefonuna indirmiştim. Şimdi ona benim konum bilgim gidecekti.

ÖZ AİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin