49. BÖLÜM (KAYAK)

13.8K 1K 326
                                    

(Multimedya: Kaan)

ASLI ATABEYLİ

İki haftadır Moskova'yı geziyorduk. Buradaki pek çok yere gitmiştik. Mesela; Kremlin Sarayı, Devlet Tarih Müzesi,  Gum Alışveriş Merkezi, Puşkin Müzesi, Bolşoy Tiyatrosu, Gorky Park, Lenin'in Mozolesi, Arbat Caddesi, Tretyakov Devlet Galerisi, Novodevichy Rahibe Manastırı ve Mezarlığı, Moskova Metrosu, Cathedral of Christ the Saviour, Tverskaya Caddesi, Serçe Tepeleri, Büyük Ivan Çan Kulesi, Hayvanat Bahçesi, Kozmonotluk Anıt Müzesi, Ostankino TV Kulesi...

Hepsi hayran olunası mekanlardı. Şimdi ise arabada kayak yapacağımız otele gidiyorduk. Kaan abim Moskova'daki işini bitirmişti. Kayak merkezinde ise üç gün kalacaktık. Ondan sonra Türkiye'ye dönüyorduk. 

"Miniğim?" dedi abim. "Efendim abim?" dedim. "Acıktın mı?" dedi. "Hayır." dedim.

"Tamam. Ama acıkırsan söyle." dedi abim.

"Tamam." dedim o sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan kişi Andrew'di. Onunla bu sürede baya anlaşmış ve görüşmüştük. Abimler ve Metehan ne kadar reddetse de.

"Alo Andrew." dedim. (İngilizce yazmaya üşendim. ;) İngilizce düşünün.)

"Alo Aslı.  Nasılsın, vardınız mı?" dedi Andrew.

"Daha varmadık. İyi. Sen?" dedim.

"İyi. O zaman ben seni tutamayın malum yoldasın. Sonra görüşürüz." dedi Andrew.

"Görüşüz." dedim ve kapattık.

"Neden aramış? Daha üç saat önce yanında değil miydik?" dedi yanımda oturan Metehan.

"Vardık mı diye sormak için aramış. Ne bu sinir Allah Allah." dedim.

"Şu çocuğu hiç sevmedim. Öyle sevimsiz sevimsiz hareketler, seni ne zaman yalnız bıraksak yanında bitmeler." dedi Poyraz abim.

"Abartmayın. Yardımcı olmaya çalışıyordu o kadar." dedim.

"Odana özel kahvaltı yollamak yardımcı olmak öyle mi? Ben getirdiği an orada olacaktım var ya! Hepsini alır ellerimle yedirirdim." dedi Metehan.

"Bende memnuniyetle yardım ederdim." dedi Poyraz abim.

"O sadece bir teşekkürdü." dedim.

"Pekala bu konuyu kapatalım, yoksa geri dönüp o çocuğu döveceğim." dedi Poyraz abim.

Sonra sustu herkes. Biraz sonra araba durdu. Gelmiştik. Arabadan indiğim gibi ayağım kara battı. Ve spor ayakkabı giydim için ayağıma soğuk kar direkt girdi. Arabaya geri girdim. Onlar ise bana gülüyordu.

"Dondum, gülmeyin." dedim kaşlarımı çatarak.

"Gel bebeğim gel." dedi Araz abim. Memnuniyetle beni kucağına almak isteyen abime kollarımı uzattım. Hep beraber otelden içeri girdiğimizde yüzüme vuran sıcak hava dalgasıyla gülümsedim ve abimin kucağından indim. Abimin kucağından indim. 

"Hadi önce odalara yerleşelim. Sonra iner gezeriz." dedi Kaan abim. Hep beraber yukarı çıkmaya başladık. 

Odama geldiğimde Poyraz abim konuştu. "Sıkı giyin. Hava çok soğuk. Hasta olmanı istemiyorum." dedi. Kafa salladım. Hayatta açık giyinemezdim. Hava buz gibiydi.

Bavulumla beraber içeri girdim. Bavulumu açıp kendime beyaz renkte bir pantolon, yumuşacık ve çok kalın bir kazak, dizlerime kadar gelen çizme, beyaz bir şişme mont ve telefonumu koyabileceğim bir çanta aldım. Onları giydikten sonra kafama da gri bir bere ve siyah eldiven geçirdim. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ÖZ AİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin