Selamun aleyküm.
Yeni bölümle geldim ve hevesle yazıyorum umarım size geçirebiliyorumdur duyguları. Görüş ve önerileriniz varsa benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar dilerim oye ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.
Yanan kaderimin ateşine kendi ellerimle bir kibrit daha attım. Annemi, ailemi kırmamak adına beni gelinleri olarak görmek isteyen aileye evet diyecektim. Umudumu büyüttüğüm topraklardan uzaklaşmak üzüyordu beni, özleyecektim şehrimi. Ey Kudüs nereye baksam neyi görsem aklıma sen gelecektin, bugün hayatımı değiştiren adımı atacaktık ama kalbim paramparçaydı.
Sevdamı tel örgüler ardına atıp gidecektim, gitmek ayrı dertti özlemi ayrı dertti. Annemi, Sami'yi ve Yaser'i nasıl bırakacaktım ben? Mecburdum, okumalıydım, geleceğimi avuçlarıma alıp kardeşlerime iyi bir örnek olmalıydım. Onlar da okuyup ülkemizin kalkınması ve gelişmesine yardım etmeliydi.
Odama kapattım kendimi, akşam olmak üzereydi bize yemeğe geleceklerdi. Rıdvan ailesiyle gelecekti bize, babası Ahmed El Halabi , annesi Hatice El Halabi ile. Canım yansa da belli etmemeye gayret ettim. Annemin zorlamasıyla üstüme bayramda giymek için aldığım açık mavi elbiseyi giydim.
Eteği geniş olan elbisenin kol kısmı da genişti ve her ikisinde de dantel detayları vardı. Üstümde güzel durdu saçlarımı tarayıp her iki yandan bir tutam toplayıp arkamda tokayla başladım. Kıvılcık saç tarandığı zaman kabarıyordu, bunu önlemek adına biraz topladım saçlarımı. Makyaj zaten yapmazdım hem oruçluydum, derin bir nefes verdim.
Odamdan çıktım yemek hazırdı birazdan gelirlerdi zaten. Kapının önündeyken Bora ile karşılaştım yine yeşil gözlerini üzerime dikti. Neden bana öyle bakıyordu ki? Bakışlarımı çevirdim, kendimi gülmeye zorlasam da yapamıyordum bunu, üstelik günlerdir belimde bir ağrı vardı. Ayaklarımda ve bileklerimde ise şişkinlik baş göstermişti, oruçtan olsa gerekti midem bulanıyordu, birden bire kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum.
Bayram yaklaşıyordu, bu sene oruç tutarken zorlanmıştım. Daha önce böyle olmasa da bazen nefesim kesiliyordu. Nefes almakta zorlanıyordum hasta olmasam bari, umarım bayramda iyi olurdum gün geçtikçe daha kötü oluyordum fakat söylemiyordum. Annemi üzmek istemiyordum. Belimdeki ağrı şiddetini arttırırken yüzümü buruşturdum ayakta durmakta zorlanıyordum kapıya tutundum. Bora halimi fark etmiş olacak ki sordu.
"Meryem iyi misin neyin var?"
Sesi endişeli gibiydi, başımı salladım orucumu açınca kendime gelirdim. Umursamadım geçecekti acılarım. "İyiyim merak etme." dedim fakat nefeslerim sıklaştı. Gözlerimi zorlayarak açtığımda elimle dur dedim. İyiydim, kendime gelmem lazımdı oturursam dinlenirsem rahatlardım.
Sakinleşmeye çalıştım nefeslerim yavaş yavaş düzene girdi, yere çakılı kalan bakışlarım kalktığında Bora'nın bakışları üzerimdeydi. Hasta olduğumu düşünmüştü. Kendime geldiğimde adımlayıp salona geçtim. Koltuğa oturdum biraz daha iyiydim, gözlerimi kapattığımda iyi şeyler düşündüm. Stresten oluyordu sanırım, kendimi sıkmamam gerekiyordu fakat elimde değildi işte.
Gözlerimi açtığımda saatin iyice ilerlediğini fark ettim hemen ayaklanmalı anneme yardım etmeliydim. Koltuktan kalktığımda Bora eliyle işaret etti ona göre dinlenmeliydim, ya annem ne olacaktı yardım etmeliydim ona. Bunu dile getirdiğimde anneme yardım edeceğini söyledi, zaten dünden beri her işe koşturuyor oluşu dikkatimi çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİLİSTİNLİ MÜCAHİDE (TAMAMLANDI)
General FictionKudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğundan mı kutsaldır? Kudüs neden bütün insanların meselesidir, neden müslümanlar fazlasıyla benimsemişti...