Esselamu aleyküm canlarım.
Keyifli okumalar oy ve bol bol yorumlar istiyorum.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
🌷Kalbe ağır gelen bir yükle sınanmak ne kadar da zordu. Yükler sırtlanırken ağırlığın altında ezilen bedenim çektiği acıya ah bile etmiyordu. Gazetecilerin sardığı etten duvarın arasına sıkışmış ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Hep bir ağızdan farklı sorular soruluyor ama ben kimin ne dediğini anlamıyordum. O kadar çok ses vardı ki ve yüreğimin kapanmayan yarasıyla yüzleşmek mevzusu, ikisi birbirine karışmış beni dumura uğratmıştı. Bora elimden narince tutup diğer elini de belime doladı. Kendisine doğru uzatılan mikrofona doğru gülümseyerek konuşurken ben o tatlı sesini dinledim.
"Öncelikle hayırlı geceler, yanımda gördüğünüz hanımefendi sözlüm Meryem El Hatib'dir, ayrıca aramızda imam nikâhı da var yani yanlış anlaşılacak bir durum yok."
Cevaplar verilmiş olsa da tekrar tekrar gelen sorularla Bora tuttuğu elimle beni buradan çıkarmaya çalıştı. Şaşkın bir ördek gibi kalmış olduğum durumun garipliğiyle yapay bir gülümseme takınıp duygularımı saklamaya çalıştım.
" Bora bey sözlü olduğunuzu söylediniz nişan olacak mı düğün ne zaman evlilik tarihi belirlediniz mi?"
Kafayı yiyecektim ya, ne kadar çok soru sorup bıktırıyorlardı böyle? Neyse işleri buydu ama pek de doğru bir iş olduğunu düşünmüyordum. Sonuçta bir insanın özel hayatını çekip ekranlara atıyorlardı. Belki bazıları kasten yapılan reklam amaçlı ilişkilerdi ama yine de hoş değildi. Bunları düşünmeyi bırakıp kalabalığın arasından kurtulmaya çalıştık. Bora önümüzde duran arabanın arka kapısını açıp bana binmem için izin verdi. Beklemeden araca bindim fakat Bora'nın son sözlerini duydum.
" Nişan yakında olacak iki ya da üç hafta içinde düşünüyoruz. Size net tarihi atarım iyi geceler."
Bora yanıma oturacağı için kenara çekildim, arabayı ise kim kullanıyor ve ön koltukta kim vardı bilmeden ortadan kaybolmayı istedim.
" Kardeşim ne yapıyorsun sen ya, haberi aldığım gibi hemen geldim yoksa sizi burda uzun süre tutacaklardı. "
Arda hangi ara gelmişti merak etsem de ses etmedim, ön koltuktan gelen başka bir sesle Bora adamın eline uzanıp sevecen bir tavırla sıktı.
" Yiğit sen buralardaydın ha arada görüşelim mahşerin üç atlısı bir araya gelsin bakalım."
Yiğit benim tarafıma hafifçe dönünce Bora arkadaşını tanıştırdı. "Canım, bu hergele hem arkadaşım hem menajerim Yiğit. Arda'yı zaten tanıyorsun o da benim gibi mimarlık okudu."
Baş selamıyla, " Memnun oldum." diyerek tekrar önüme döndüm. Ağlama isteğiyle dolu olsam da kendimi sıktım gözyaşlarımı akmamaları adına tutuyordum.
Yiğit ve Arda ile erkeksi bir sohbete girerlerken ben bıkkınlıkla Bora'dan en uzak noktada durmuş dışarıyı izliyordum. Konuşmalarını dinlesem de ses etmeden onları dinledim. Konuşmaları son bulunca Bora'nın eli bana doğru uzansa da elini tutmadım, cama dönmüş dışarıyı izler gibi yapıyor ama konuşmaları dinlemekten de kendimi alı koyamıyordum. Bozulduğumu onun elini tutmayacağımı anlayıp sinirle bir nefes verdi.
" Arda benim evin anahtarı sendeydi, istemiştim hani yanında değil mi?"
Ne anahtarı, ne evi, ne diyordu bu adam böyle? Hemen ona taraf döndüğümde Arda gülümseyerek arabanın torpido gözünden anahtarı çıkartıp Bora'ya uzattı. Bora arsız bir sırıtış takındığında bu sefer nefesini sinirle salan ben oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİLİSTİNLİ MÜCAHİDE (TAMAMLANDI)
General FictionKudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğundan mı kutsaldır? Kudüs neden bütün insanların meselesidir, neden müslümanlar fazlasıyla benimsemişti...