Selamun aleyküm.
Keyifli okumalar oy ve yorumları unutmayalım lütfen.
Ne olacağını kestiremiyordum saldırıya uğrayacak olmaktan korkuyordum. Tenime değerse onun kirli elleri, ölümü göze alırdı cesur yüreğim. Direnmeye çalışsam da zayıf bedenim karşı koyamıyordu. Karşımdaki adam beni duvarın dibine sıkıştırdığında korksam da elinden kurtulmaya çalıştım. Ayraç fazlasıyla tenhaydı ama eminim ki birazdan birileri buradan geçerdi. Yüzüne baktım, siyaha çalan gözleri beni korkuyordu. Yahudi olduğu belli oluyordu. Saçları hafif siyahtı, gözleri siyaha çalsa da kahverengi olmalıydı. Gözlerini gözlerime dikmiş bakışlarıyla korkutuyordu beni. Bakışlarımı aşağıya çevirdim ona bakmak yüzünü gormek istemiyordum. Süremiyordum, elinden kurtulamaya gayret ediyordum. Adam kaşlarını çatıp parmaklarını hafifçe gevşetti.
"Beni tanımadın mı?" diye sorduğunda garipsedim bunu.
Arapça biliyordu, burada uzun süre kalan bir Yahudi bizi etkisiz hale getirmek için dilimizi bile öğrenirdi. Beni tanıyor muydu ama ben onun kim olduğunu hatırlamıyordum. Belki de kasten yapıyordu onlardan her şeyi beklerdim.
"Sakin ol, elimi ağzından çekeceğim. Bağırıp olay çıkartma, tekrar tutuklanmanı istemem."
Başımı olumlu anlamda salladığımda dediği gibi elini ağzımdan çekti. Kaşlarımı çatıp sertçe baktım ona, kim olduğunu bilmediğim bu Yahudi karşıma çıkıp onu hatırlayıp hatırlamadığımı, aslında onu tanıdığımı soruyor, belki de benimle oyun oynuyordu. Ona uymayacaktım istediğini elde edemeyecekti.
"Seni tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum. Tutuklu olduğum zaman gördüm seni sadece. Tek bildiğim bir komutan olduğun."
Duvardan ayrılıp yürümeye başladığımda bedeni arkamda kalmıştı. "Çocukken seni dövmeye çalışan Yahudi çocuklarını hatırlıyor musun?"
Sözleriyle olduğum yerde kaldım, nerden biliyordu ki bunu? Arkamı döndüğümde bana gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Başımı eğip o günü hatırladım, sanki bedenim çocukluğumun geçtiği Kudüs'ün eski şehirdeki dar sokaklarda koşturdu. Yahudi çocuklar sarmıştı etrafımı, İbranice bir şeyler söyleyip bana vuruyor, canımı acıtıyordu, ben karşı koyup, tepki gösterip karşılık verdiğimde ise onlara gücüm yetmiyordu. Çok fazla çocuk vardı ve çoğu benden yaşca büyüktü. Gülüyorlardı bana, sonra aralarında biri çıkıp arkadaşlarına kızar gibi konuştu. Bilmediğim bir dildi, o zamanlar anlamıyordum söyledikleri şeyleri.
Hepsi yaşca benden büyüktü ben ise küçük bir kız çocuğuydum, Müslüman bir ailenin göz bebeği olan kızlarıydım. Hepsine sert şekilde bakıp bağıran çocuk beni onlardan korudu. Nedenini anlamadım ama benimle birlikte evimin yakınına kadar geldi. İlk defa bir Yahudi iyilik yapmıştı bana, gülümsemiştim ona, bilmediği dilimle teşekkür etmiştim. Bana o gün ismini söylemişti hiç unutmamıştım onu, Yosef demişti, yani Yusuf isminin Yahudi versiyonuydu.
Eğdiğim başımı kaldırıp ona baktığımda etrafın tenhalığı içime korku ekti hâlâ kimse yoktu.
"Benim, Yosef, seni o gün kurtaran çocuk. Maryam, o zaman da hırçındın şimdi de aynısın ama büyümek seni fazla güzelleştirmiş."
Bunları bana neden söylüyordu anlamıyordum? Başımı kaldırıp sert bir tavırla konuştum. "Ne istiyorsun benden?"
Asla yumuşamadım, bir Yahudi'ye güvenmek saçmalıktı onlar bizim düşmanımızdı. Yanıma yaklaştığında tam karşımda durdu. "Ben daha çocukken aşıktım sana biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİLİSTİNLİ MÜCAHİDE (TAMAMLANDI)
General FictionKudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğundan mı kutsaldır? Kudüs neden bütün insanların meselesidir, neden müslümanlar fazlasıyla benimsemişti...