Selamun aleyküm sevgili okuyucularım.
Yeni kurgumla sizlerleyim umarım beğenirsiniz. Bölüm uzunluğunu daha kısa tutmaya çalışıyorum malum araştırıp öyle yazıyorum kafama göre yazmayı tercih etmiyorum gerçeklik payı mutlaka olmalı. Ayrıca karakterimiz Arap bir genç kız olduğu için düşüncelerini de kendimi yerine koymaya çalışarak yazmaya çabaladım umarım yapabilmişimdir. Arapça bilmediğim için hatalı yerler varsa söylerseniz sevinirim. Mesela bizde olan ama Arapça'da olmayan kelimeler var o yüzden amca, abi, dede gibi kelimeleri kullanmadım eğer bunlar kafa karıştırır cinsten olursa oralara da el atabilirim düzeltebilirim.
Daha önce yazmadığım bir türden olduğundan nasıl olduğu hakkında pek bir fikrim yok haliyle. Hatalı gördüğünüz kısımlar varsa çekinmeden iletirseniz çok sevinirim.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım.
Keyifli okumalar.💕
Dünya'nın en güzel mekanlarından birinde geçiyordu hikâyem. Yeryüzünün süsü olan Aksa vardı diyarımda. Aklım fikrim şiddetin ve kendi vatanıma olan açlığımın bir gün bitmesiydi. Mazlumların ahını alan milyonlarca yürek bırakmıştı zalim topluluk. Gitmedik, vazgeçmedik kanımızın son damlasına kadar savaşıyorduk. Allah'ın en sevdiği kulu, kutlu Peygamber Muhammed Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm burada çıktı miraca, Allah ile konuştu bizlere nice bilgiler ihsan etti. Ağlıyordum gözlerimden yaşlar akıyordu duâlarımın arasından hıçkırıklarım kopup gidiyordu.
Ellerimde acıyla yoğrulan bir şehrin dileği yatıyordu. Ne olur Rabbim üstünlüğü, kurtuluşu nasip et bize en kısa zamanda. Az kalmıştı biliyorum fakat bunun tam tarihini ancak Allah bilirdi fakat zulüm gün geçtikçe artıyordu azalmıyordu hiçbir zaman öfkeleri şiddetleri. Kollarımızda çileler büyüyordu ama avuçlarımızda ve yüreğimizde her daim umut vardı.
Burası işgal edilip kadim bir milletin evleri zorla ellerinden alındı bizleri zorla sürgün ettiller. Filistin halkının üçte ikisi sürgün edildi. Kalanlar ise bir hapishanede yaşamaya mahkum edildi. Filistin'de hapishane olan üç tane şehir vardı. Gazze, Rammalah ve Kudüs. Ben Kudüs'de doğmuş büyümüş bir genç kızdım.
"Maryam gelmiyor musun?"
Annemin tatlı sesiyle duâmı bitirip ellerimi yüzüme sürdüm. Burnumu çektim güzel anneme döndüm. Ah annem bir kaç yıl önce babamın şehitliğiyle daha da yaşlanmıştı. Babam Bilal El Hatib ne güzel bir insandı. Hepimizi çok severdi, devamlı şehit olmak istediğini söylerdi Rabbim bu isteğini yerine getirmişti. Şimdi de bu isteği ben diliyordum babam gibi. Çökmüştü güzel annem, bize bakmakta zorlanıyor olduğunu bilsem de elimden çok da bir şey gelmiyordu. İşgal altındaydık biz, bir karış toprağımıza bile göz dikilmişti fakat asla vermiyorduk, önümüze yüklü miktarda para, iyi bir yaşam şansı sunulsa da kabul etmemiştik. Evimiz Mescid-i Aksa'ya çok yakındı, eski şehir olarak bilinirdi ve zor sığıyorduk eve, küçüktü fakat vatanımızı korumak adına gitmiyor savaş veriyorduk yahudilerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİLİSTİNLİ MÜCAHİDE (TAMAMLANDI)
General FictionKudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğundan mı kutsaldır? Kudüs neden bütün insanların meselesidir, neden müslümanlar fazlasıyla benimsemişti...