Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
❤❤❤
Yazardan
♡♡♡
Acı ruhuna kabzolan bir bıçak olmuştu. Bora'nın haykırışı Aksâ'nın canını yakmıştı. Yine bir can kana bulanmıştı, yine bir hayata göz dikilmiş geleceği hiçe sayılmıştı. Aceleyle ambulansa götürdü gelinliği kanla dolan eşini. Maryam öyle güzel bir gelin olmuştu ki onu öyle gördüğünde kalbinde bir çarpıntı hissetti. Hiç böyle olmamıştı ki genç adam, ilk defa gözleri annesi ve kız kardeşleri dışında bir kadın için yaşlar döküyordu.
Hastaneye vardıklarında görevliler aceleyle aldı Maryam'ı sedyeye ve ameliyathaneye götürüldü. Ardından baka kalan yeni evlendiği eşi ve ailesiyle. Maryam ölmemişti ama durumu da kritikti ameliyat ne kadar sürecek ona ne olacak bilmiyordu genç adam. Bilinmezlikti onu yıkan, geldiği ilk günden beri kendini buraya aitmiş gibi hissetmişti sanki eksik olan parçası Kudüs'teydi de onu bulmuş ve almaya gelmişti.
Kanlı gelinliği bir torbaya sarılmıştı ve ameliyethane kapısından çıkan hemşirenin elindeydi. Fazilet hanım acı içinde beklerken defalarca kez baygınlık geçirmişti, kızı için dayanmalıydı, güçlü olmalıydı fakat Maryam babasının tek çiçeğiydi ona bir şey olmasından korkuyordu kadın. Bir yandan da minik kızı Ruveyda'yı toprağa verdiği günü anımsadı.
Maryam da şehitliği istiyordu. Kadın kızının şehitliğini tahmin etse de vaktini ancak Allah bilirdi. Fazilet, ameliyata giden kızından iyi haberler bekliyordu. Kızı kurtulursa beklemeden Türkiye'ye gönderecekti onu. Zaten devamlı Filistin sınırlarından çıkmasını hayatını az da olsa değiştirmesini istiyordu.
Kadere hiçbir zaman engel olamayacağını biliyordu. Kızı çocukluğundan beri yaşadığı zorluklarla iyice kötüleşmişti, bazen her şeye gizli gizli ağladığını biliyordu. Maryam zorlukla geçen yıllarına asla isyan etmemiş devamlı duâyı diline pelesenk etmişti. Canı yanıyordu kadının, bir gün kızını da toprağa verir miydi bilemiyordu? Şimdilik kızının ölmesini istemiyordu.
Doktor uzun saatlerin ardından ameliyathanenin kapısından çıktı. Yanına varan Fazilet hanıma dönen bakışlarıyla tebessüm etti yüreğine su serper gibi. "Hastamızın ameliyatı iyi geçti ama kritik bir dönemden geçiyor uyanmasını beklemek zorundayız. Başka yapacak bir şeyimiz yok, bir süre yoğun bakımda kalacak. Kurtulur mu bilinmez duâ edin. Bu arada bir sorun daha var."
Fazilet hanım doktorun sözleriyle derman kalmayan dizleriyle mermer zemine çöktü. Kızını görmek istese de izin verilmemişti.
"Sakin olun lütfen, kızınız çok dayanıklı, bu hâliyle vücudunun acısına nasıl dayanmış bilmiyorum. Üzgünüm ama Maryam böbrek yetmezliği ile karşı karşıya ameliyat sırasında böbreklerinden birinde sıkıntı fark ettik malesef böbreği kurtulamayacak kadar kötü haldeydi, tek çaresi nakil başka çaresi yok belki bir süre ilaç tedavisiyle ayakta durabilir. Biz böbrek kanserinden şüphelendik sinsi şekilde ilerleyip bir böbreği yavaş yavaş bitirmiş olabilir."
Bora kızaran gözleriyle yaklaştı doktora. "Bakın doktor bey Maryam benim eşim ve ben onu Türkiye'ye götürmek orada tedavi ettirmek istiyorum."
Doktor başını iki yanına salladı. "Üzgünüm ama mümkün değil, şu an yerinden kaldırılırsa durumu daha ağır bir pozisyon alabilir. Buna izin veremem mecburen uyanmasını beklemek zorundayız."
"Ya uyanmazsa?" diyen Bora olmuştu, doktor başını önüne eğip üzgün bir ifade takındı.
"Allah'ın taktiri bize duâ etmek ve beklemek düşer elimizden hiçbir şey gelmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİLİSTİNLİ MÜCAHİDE (TAMAMLANDI)
General FictionKudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğundan mı kutsaldır? Kudüs neden bütün insanların meselesidir, neden müslümanlar fazlasıyla benimsemişti...