4.Bölüm

5.2K 175 98
                                    



İstediğiniz bir şarkı ile birlikte okuyun lütfen..



Bile bile izin verirsin bazen korkunun seni ele geçirmesine. Göz yumarsın seni kandırmasına. İnanmak istediğine inanmaya devam edersin. Korkuyorum dersin kendi kendine. Lakin korkmuyorsun. Görmek istediğini görüyorsun sadece. 

Korkmam gerekiyordu. Gördüklerim normal şeyler değildi çünkü. Her insanın kaldırabileceği şeyler de değildi. Gülüp geçilebilecek şeyler hiç değildi. Lakin neden korkmuyordum? Neden ona olan isteğim her şeyin önüne geçiyordu. Arkamı dönmek zorundaydım. Kaçmam lazımdı. Lakin arkamı bir türlü dönemiyordum. Daemon Addis göz kamaştırıcı cazibesiyle bana doğru yürürken ben nasıl olur da arkamı dönebilirdim? Yapamazdım. İmkansızdı benim için. Gözlerimi ondan ayıramazdım. Sadece onu izlemek bile yeterdi benim için. Şu anda bana doğru yürüyor olmasına bile inanamıyordum.


Ona doğru yürürken birden durdum. Gözlerini incelemeye başladım. Bir okyanus misali idi gözleri. Lakin bakışları ise tam anlamıyla tsunami idi. Şiddetliydi bakışları. Şehvetliydi de. Sadece gözlerine bakarak bile pek çok şeyi görebiliyordum. Şiddetti görüyordum gözlerinde, arzuyu görüyordum, acıyı ve şehveti görüyordum aynı zamanda. Gözlerinin içindeki beyazı ararken siyahı görüyordum daima. Beyaz olan bene karşılık o simsiyahtı. Siyahlığı beyazlığımı ele geçiriyordu. Kayboluyordum sanki. Yok oluyordum. Peki neden bunu umursamıyordum? Neden beni yok edeceğini bile bile, kaybolacağımı bile bile neden hala ona doğru çekilmeye devam ediyordum?


Bana doğru yaklaşmaya devam eden Daemon Addis tam önüme geldiğinde ise durdu. Tişörtüm'ün yakasından tuttuğu gibi beni duvara yapıştırdı. Sesli bir şekilde yutkunan bene karşılık o sadece gözleriyle gözlerime bakıyordu. Konuşmuyor olması daha da ürpermeme sebep oluyordu. Biz bu durumdayken diğer insanlar ise oldukları gibiydi. Sanki bu dünyadan değillermiş gibi. Sanki gözleri bağlanmış gibi. Ve olur da şu an ölürsem kimsenin bunu görmeyeceğinden de emindim. Ve şu anda ölmek isteyeceğim en son andı. Ona söylemeden ölemezdim. Ona söylemek zorundaydım. Lakin şu anda, şu durumumda konuşabilmek imkansız gibiydi. Konuşmak istedikçe daha da bir suskunlaşıyordum. Konuşamıyordum onun karşısında. Bakışları o kadar farklıydı ki bir şey söyleyecek cesareti bulamıyordum kendimde. Nedenini bilmiyorum ama sadece o gözlere bakmak istiyordum. Bir şey arıyor gibiydim onun gözlerinde. Ne aradığımı bilmiyorum.


Kim bilir belkide siyahın içindeki beyazı arıyordum. Kim bilir belkide bir nebzede olsa yalnız ve ıssız olan gözlerinde bir ışık hüzmesi arıyordum. Kim bilir belkide imkansızın içinde bir imkan arıyordum. Daemon ise bu sırada hala yakamdan tutmuş gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Birden tişörtümü yırttı ve eline sımsıkı tutmuş olduğu parçayı yavaşça yüzüne yaklaştırmaya başladı ve tişörtüm'ün bir parçasını koklamaya başladı. Göz bebeklerim büyümüştü o kadar çok büyümüştü ki neredeyse yuvalarından çıkıp Dameon'ın önüne düşeceklerdi . Daemon ise hala elindeki parçayı koklamaya devam ediyor ve bir yandan da şeytani bir şekilde gülümsemeyi ihmal etmiyordu. Yavaşça dudaklarını aralayan Daemon Addis konuşmaya başladı.


D: Seni o şekilde reddetmeme rağmen hala karşıma çıkabilecek kadar cesaretliymişsin demek. Buraya bu kadar kolay bir şekilde girebilmek. Yetenekli olmalısın bücür. Pekala. Burada bulunma sebebin nedir? 


Derin derin nefes almaya başlamıştım. Söylemek istiyordum. Ama korkuyordum. Korkunun beni yönetmesine izin verirken bile korkuyordum. Dudaklarım o kadar çok titriyordu ki onları aralayıp iki kelimeyi bir araya getiremiyordum. Ama yapmak zorundaydım. Söylemeliydim. Derin bir nefes daha aldım ve titremeye hala devam eden dudaklarımı aralayıp konuşmaya başladım. 

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin