23.Bölüm

5.2K 140 117
                                    



Multimedyadaki şarkıyla birlikte okuyun lütfen..




D: Ah, hadi ama Anthony. Alt tarafı bir kostüm. Giyinmek ne kadar zor olabilir ki?


A: O şeyi asla giymem ben!


Dememle birlikte elimdeki kostüme bakmaya başladım. Oldukça değişik bir tasarıma sahipti. Tasarım iki ayrı parçadan oluşuyordu. Üst kısmı toz pembe renkte kısa tüylerle kaplı straplez bir modeldi. Alt kısmı ise yine ayrı renkte kısa tüylerle kaplı kısa bir şorttu. Şort o kadar kısaydı ki, eğer onu giyseydim kalçalarımın bir kısmı kesinlikle görünecekti. Bundan emindim. Üstelik şortun arka ve ön kısmında küçük bir delik vardı ve ben o deliklerin hangi kısımlar için olduğunu da çok iyi biliyordum. Ön kısmındaki delik de ayriyeten fermuarlı idi. Üstüne üstlük o arka deliğin tam üst kısmında küçük bir kuyruk vardı. Uzun ince takma kulaklardan bahsetmek istemiyordum bile. O şeyi asla giymeyecektim. Eğer benim adım Anthony AS ise o şeyi kesinlikle giymeyecektim.


Yapabildiğim kadar kararlı bir ifade ile Daemon'ın gözlerine bakmaya başladım. Okyanus misali gözlerine her baktığımda içimde bir şeylerin uyuştuğunu hissedebiliyordum. Karıncalanıyordu sanki. Sevmelere gıcırdıyordu bedenim. Onun esareti altında kalıyordum ve esaretimden özgürlüğüme doğru koşmaya çalışıyordum. Bir Sergüzeşt gibi.


Şeytani bir şekilde gülümsedi Daemon. Biliyordum. Sadece bir bakışıyla bile ona evet diyeceğimi biliyordum. Sırtım yine soğuk duvarla buluştuğunda ise durdu. Vücudum çoktan ürpermeye başlamıştı. Bir eliyle duvardan destek alan Daemon, öteki eliyle belimden kavradı ve başını boynuma yasladı. Kokumu içine çekti. Sımsıkı yumruk yaptığım ellerim çoktan serbest kalıp sallanmaya başlamıştı. Hülyada gibiydim adeta. Kutsal zehir olarak gördüğüm nefesi, nefesime karışıyordu. Zehirleniyordum. Kapatmıştım gözlerimi, bulanmak istiyordum iyice zehre. Ona ait olan, onu o yapan her şeyi kendime istiyor, onun içinde boğulmak istiyordum.


Hiç konuşmuyordu Daemon Addis. Gözlerimin içine bakmaya, nefesini nefesime üflemeye ve şeytani bir şekilde gülümsemeye devam ediyordu sadece. Gözleriyle konuşmayı tercih eden biriydi Daemon Addis. Hiptonize olmuştum gözerinde. Kaybetmiş, Araf'a sürüklenmiştim çoktan.


Lanet olsun! Der demez elimde sımsıkı tuttuğum kostümü de alarak, hızlı adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladım. Kendi odama girip, kapıyı hemen ardından kilitlemiş olmama rağmen Daemon'ın kahkahalarını duyabiliyordum. Kahretsin! Neden hep o kazanıyor du ki? Yatağımın üzerine bağdaş kurarak oturdum ve ileri geri sallanmaya başlayarak kostüme bakmaya başladım. Ya giyinecektim, ya da giyinecektim. Başka bir seçeneğim yoktu. Bunu da biliyordum.


Odamda bulunan büyük boy aynanın üzerini yastığımın altındaki çarşafla kapattım. Kendimi görmek istemiyordum. Zaten utangaç biriydim daha da utanıp ta kızarmak istemiyordum. Üzerimdeki çıkarıp iyice bir çıplak olduğumdan emin olduktan sonra kostümün önde üst, daha sonra da alt kısmını giyinmeye başladım. Ön kısımdaki delik fermuar yardımı ile kapanıyordu evet. Fakat arkadaki deliği kapatabilmenin hiçbir yolu yoktu. Kuyrukta çok kısaydı üstelik. Son olarak yatağın üzerinde bulunan takma kulaklara bakmaya başladım. Takma kulakları elime alırken küçük bir paket düştü yere. Yerdeki paketi elime aldım ve açmaya başladım. Paketin içinden iki tane pençe çıktı. Lanet olsun! Pençe mi? Gerçekten mi? Bu kadar ayrıntıya ne gerek vardı? ''Japonlar, kesinlikle ilginç insanlar'' Diye söylendikten sonra bir süre üzerini çarşafla örttüğüm aynaya bakmaya başladım. '' Acaba çarşafı indirmeli miyim?'' Diye düşünür düşünmez hemen başımı sağa sola çevirdim ve arkamı döndüğüm gibi yavaş adımlarla, Daemon'ın bana yapacaklarını hayal etmekten çekinerek merdivenlerden indim.

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin