Multimedyadaki şarkı ile birlikte okuyun lütfen..Bir tohumdu şehvet.
Neye dönüşeceğini bilemediğin.
Bir kayboluştu şehvet.
Ne tarafa gideceğini bilemediğin.
İsyanın en hadsiz zirvesiydi şehvet.
En derinlerine ulaşmak istediğin.
O kısacık sürede yıllar geçmişti sanki. Yanıyordum. Ona dokunmayı o kadar çok istiyordum ki, içimdeki intikam ateşini dahi alevlendiremiyordum. Sönmek üzereydi içimdeki ateş. İntikam isteği ise azalıyordu çoktan.
Karşımda uyumaya devam eden bu güzellik, hayatımda gördüğüm en tapılası şeydi. Eğer Tanrı bir mimar olsaydı. Aftiel ise onun ustalık eseri olurdu. Hiç şüphesiz gözlerim kendi güzelliğimi bilme görmez olmuştu çünkü.
İstiyordum. Vücudumun her bir zerresi onunla bir olmak istiyordu. Daha fazla inkar edemiyordum. Zihnim reddetse bile onu, bedenim ona doğru çekiliyordu.
Derin bir nefes alıp bir süre bekledim. Zihnim gittikçe bulanıklaşıyordu. Bir derin nefes daha alıp, sakinleşmeye çalıştım ve kendimi müziğin akışına bıraktım.
Düşüyorum.
Sevginin içine ve dışına seninle birlikte.
Bazen seni seviyorum. Bazen beni maviye boyuyorsun.
Seni sevmek sevgilim, aklımı çok karıştırıyor.
Hiç kimseyi sevmedim, seni sevdiğim şekilde.
Kendimi hiç böyle hissetmedim.
Bana nasıl bu kadar zevk verebiliyorsun.
Ve bu kadar çok acıya sebep olabiliyorsun.
Aşkın içinde seninle beraber düşmeye başlıyorum.
Düşüyorum.
Gözlerimi aralar, aralamaz olduğum yerde bir süre donakalıyorum. Bir şarkı bu durumu, hem de en ince ayrıntısına kadar doğru mu özetler? Bu nasıl bir işti böyle?
Der demez duyduğum sesle kapatmış olan göz bebeklerimi hemen açıp, karşımdaki tapılası güzelliği izlemeye başladım.
Gözlerini aralamış, etrafına bakmakta olan Aftiel, bir süre içinde bulunduğu durumu anlamakta zorlansa da, yavaşça gözlerini gözlerime sabitlediğinde ise neler döndüğü az çok anladı ve bir süre beni izlemeye devam etti. Dudaklarından tek bir kelime dahi çıkmaması her ne kadar sinirimi bozsa da, yine de keyfime diyecek yoktu doğrusu. Nihayet zafer benimdi. Kaçarı yoktu. Benim olacaktı.
Burada ve şimdi.
Gözlerimi gözlerinden çekip, önce vücudunda gezdirdim daha sonra da gözlerimi tekrar gözlerine sabitleyip, şeytani bir şekilde gülümsedim ve dudaklarımı yalayarak oturduğum koltuktan kalkıp, yavaşça ona doğru yaklaşmaya başladım. Yatağın köşesine oturup, parmaklarımı önce boynunda, daha sonra da göğsünde gezdirmeye başladım. Karnına geldiğimde ise bir süre durup, gözlerimi tekrar gözlerine sabitledim. Hala hiçbir şey söylememiş olması sinirlerimi bozuyordu. En azından acıklı bir inleme duymama izin vermeliydi. Onun bu sakinliğine dayanamayıp, dudaklarımı araladım ve şeytani bir şekilde gülümsemeyi ihmal etmeyerek ona.
L: Nihayet uyandın. Nasıl hissediyorsun? Kötü mü? Endişelenme güzellik. Yakında iyi hissedeceksin.
Deyip şeytani bir şekilde gülümsedim ve dudaklarımı yalayıp, parmaklarımı göbek deliğinde dairesel bir şekilde gezdirmeye başladım. Amacım onu biraz kışkırtmaktı. Fakat Aftiel istifini dahi bozmadan, gözlerime bakıyordu sadece. Derin bir nefes alıp, içten bir şekilde gülümsemeye başladığında ise olduğum yerde donakaldım. Gözlerimi dahi kırpmıyordum. O an inanır mısınız? Nefes almayı dahi unutmuştum. İntikam mı? O da neydi? En ufak fikrim dahi yoktu. Odaklanabildiğim tek şey içten bir gülümseme. Görebildiğim tek şey ise Aftiel Grass'dan bir başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2
RomanceSiz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğulmak istediğiniz? Sigaradan nefret ettiğiniz halde sigarasını her içine çekişinde ''Ne olur nefesini yüzüme üfle'' Diye Tanrı, Buda ya da he...