Dıt dıt dıt dıt
Uzun zamandır duymadığım ve her duyduğumda küfürler ettiğim alarmı bugün duymak beni şaşırtmıştı. Sanırım ilk defa böylesine derin ve huzurlu bir şekilde uyumuştum. Eh son zamanlarda yaşadıklarımı düşünürsek bu şekilde olmam normaldi öyle değil mi? Oldukça karışıktım son zamanlarda. Bir yandan üzülebiliyor, bir yandan da sevinebiliyor, öteki yandan sinirlenip, sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyordum. Çoğu zaman boş birisi olarak tanımlardım kendimi. Hiçbir şey hissetmeyen, kafasının dikine giden ve bu yüzden de başı küçük, küçük belalardan kurtulamayan. Boş değil pek çok şey mişim meğer. Aynı anda pek çok şeyi hissedebiliyor olmam bunu gerektirmez mi?
Kendimi bildim bileli her zaman meraklı bir çocuktum. Her şeyi en ufak ayrıntısına kadar merak ederdim. Hatta küçükken Tanrı'yı çok merak etmiş ve onu aramaya çıkmıştım. Evin her bir tarafını incelemiştim. Fakat Tanrı'yı bulamamıştım. Babam Ted Tanrının bize her zaman yakın olduğunu söylerdi ve sanırım bu bana söylemiş olduğu ilk yalandı. Madem o kadar yakınımdaydı neden bana görünmedi? Tanrı yaratmış olduğu insanları çok sever demişti Alex teyzem. Beni sevmediği için mi görünmemişti Tanrı? Bir suçum mu vardı? Tek istediğim şey onu görebilmekti? Dilediğim pek çok şeyi bile gerçekleştirmemişti. O halde Tanrı gerçekten de var mıydı? Bilmiyordum. Lakin bana görünmese de, dileklerimi gerçekleştirmese de, yine de ona inanmak istiyordum. Çünkü bazen bir şeylere inanmak gerekirdi. O zaman yalnız olduğunu hissetmezdi insan. O inandığı şeye tutunur, yaşamaya ve güçlü olmaya devam ederdi. Bende bu yüzden inancıma sıkıca tutundum ve defalarca reddedilmeme, onun tarafından küçük görülmeme rağmen güçlü olmaya, aşkımın peşinden gitmeye devam ettim ve edeceğim de.
Daemon'ı anlamak çok zordu benim için. Sanırım beynimiz aynı şekilde çalışmıyordu ve bu da düşünce yapılarımızın çatışmasına sebep oluyordu. Her bakımdan zıttık birbirimize. Ben her bir şeye gülümseyebilir ve her bir şeye ağlayabilirdim. Lakin Daemon'ın gülümsediğini hiç görmedim. İçten bir şekilde gülümseyişini. Şeytani bir şekilde gülümsüyordu ve bu gülümsemesi kötü bir şeylerin yaşanacağının bir habercisiydi. Kahretsin! O gülümseyişini ne zaman hatırlasam tahrik olmaktan kendimi alıkoyamıyordum. O yüzden de görmek istiyordum. Onun içten bir şekilde gülümseyişini. Merak ediyordum çünkü. Nasıl görüneceğini merak ediyordum, ağlarken de görmek istiyordum, her ne kadar onun gibi birinin ağlaması imkansız gibi görünse de yine de o halini görmek istiyordum, başını omzuma yaslamak istiyordum. O ağladığında saçlarını okşayıp geçti ben yanındayım. Seni asla bırakmayacağım. Demek istiyordum. Çok şey istiyordum öyle değil mi?
Babam David bana her zaman çok hayalperest bir çocuksun. Bu kadar çok hayalperest olmamalısın, yaşayacağın tecrübeler seni yıkabilir çünkü. Derdi. Haklıydı çok fazla hayalperestim. Hatta şu anda bile hayalperestliğimi konuşturmuş, Daemon Addis'in başını omuzuma alacağımı hayal etmiştim ve açıkça söylemek gerekirse samanlıkta iğne aramak ne kadar kolaysa, onun benim omuzumda ağlayacağı gerçeği iki kat daha zordu benim için. Lakin imkansız değildi. Çok hayalperestim gerçekten de.
Uzanmaya devam ettiğim yatağımdan yavaş adımlarla kalktım ve aynı yavaşlıkta ellerimi ve yüzümü yıkadım, üzerimdeki pijamaları dahi çıkarmadan yavaş adımlarla merdivenlerden aşağıya indim. Aşağıdan konuşma sesleri geliyordu lakin o konuşmaları duyamayacak kadar sersemlemiştim. Tek istediğim şey ise bir kase mısır gevreği ya da babam Ted'in o enfes karışık omletini yemekti. Merdivenlerin sonuna geldiğimde ise göz bebeklerim ani bir dürtü ile büyümeye başlamıştı. Dudaklarımda dahil. Onun burada ne işi vardı? Beni reddetmeyi ve bana zihnen işkence etmeyi kendisine meslek edinen o zalim, yakışıklı, çok yakışıklı, saçını mı toplamış o? Lanet olsun tahrik oluyorum. Olmamam lazım tutmalıyım kendimi. Kendimi düşünmeliyim mesela. Mesela hala Sünger Bob'lu pijama takımlarıyla salonda olduğumu ve herkesin bana bakıp kıkırdadığını düşünmeliyim Daemon'ın da dahil. Bir dakika. Aman Tanrım hala aynı pijamalarımlayım hemen gidip değiştirmeliyim. Bir dakika. Daemon az önce gülümsedi mi? Hemde içten bir şekilde mi? Neyse şimdi bunu düşünmenin sırası değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2
RomanceSiz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğulmak istediğiniz? Sigaradan nefret ettiğiniz halde sigarasını her içine çekişinde ''Ne olur nefesini yüzüme üfle'' Diye Tanrı, Buda ya da he...