36.Bölüm

2K 82 72
                                    




İstediğiniz bir şarkı ile birlikte okuyun lütfen..



Güneşin gökyüzünde oluşturmaya devam ettiği sarı hattın her bir zerresi, yüreğimin en derinlerine işliyordu sanki. Cam mavisi gözleri ise yansıtmaya devam ediyordu bedenimdeki her bir zerreyi. Olduğum yerde donakalmış, nefes alışverişlerim git gide yavaşlamışken, düşünebildiğime bile şaşırıyordum doğrusu. Düşünme kabiliyetimi yitirmiş olmalıydım çoktan.

Keşke yitirmiş olsaydım.

Keşke hiçbir şey düşünemeseydim. Keşke bedenimin her bir zerresi bu kadar çok acı çekmeseydi. Kendime ettiğim onca eziyetler, şu an çektiğim acıya nazaran meğer hiçbir şeymiş. Meğer Onun gözleri daha da çok acıtabilirmiş canımı. Yanıyordum istemsizce. Yanmaya devam ediyordu bedenimdeki her bir zerre. İçimdeki o lanet olası kara delik ise sessizce büyümeye devam ediyordu.

Engel olmaksızın.

Gözlerim yaşarmaya başlıyordu her ne kadar istemesem de. Engel olmaya çalıştıkça daha da yaşarıyordu sanki. 

Bana yardım eli uzatırcasına. 

Bana mesaj verircesine. 

Fakat benim o eli tutmaya hiçte niyetim yoktu. Her ne olursa olsun zayıf yönümü asla göstermeyecektim ona. Gözlerimdeki en küçük yaşı bile göstermeyecektim. 

Ne olursa olsun. 

Bu yüzden de yapabildiğim en iyi şeylerden birini yaptım. Rol yapmak. Derin bir nefes alıp, yaşarmaya başlayan gözlerimdeki yaşları geri gönderdim. Derin bir nefes daha alıp ifademi sakinleştirmeye çalıştım. Sakinleştiğimden (ki ne kadar sakinleşebildiysem) emin olduktan sonra ise gözlerimi açtım ve yeni yeni çevremdeki nesneleri idrak etmeye başladım. Gözlerim Daemon'ın gözleri ile buluştuğunda ise Daemon bakışlarını Aftiel'e çevirdi ve dudaklarını aralayarak

D: Sanırım gitsem iyi olacak. Sizin konuşacaklarınız vardır.

Deyip ayağa kalktığında, elimi havaya kaldırıp Daemon'ı durdurdum. Bir kere daha derin bir nefes aldım ve içimden ''Hadi Lufian, yapabilirsin'' diyerek, aldığım nefesi geri verip şeytani bir şekilde gülümsedim ve dudaklarımı aralayarak Daemon'a

L: Konuşacaklarımız mı? Onunla mı? Lütfen... Aslında bu küçük konuşmanızı tesadüfen de olsa duyduğum iyi oldu. Benim için eziyet olmaya başlamıştı çünkü. Ayrıca sıkılmıştım da. Ah bu arada Aftiel, senin peşinden mi koşuyorum? Hala daha koşmaya devam mı edecekmişim? Hadi oradan. Sanki buna ihtiyacım varmış gibi. Sadece vücudunu istemiştim Aftiel, hepsi, bu. Eh madem ''Homo'' değilsin o zaman bende başka bir beden bulurum olur biter. Nesin sen? Bulunmaz Hint kumaşı falan mı? Siktir oradan. Dışarısı senin gibiler ile dolu ve inan bana bebeğim. Bazıları sadece altımda inlemek için, sadece bana dokunabilmek için hatta benimle aynı havayı solumak için ruhlarını şeytana bile satabilir.

Der demez şeytani bir şekilde gülümsemeye devam edip bir süre Aftiel'i incelemeye başladım. Cam mavisi gözleri koyulaşmaya başlamıştı. Sinirlenmişti, onun gibi insan vücudunu okuyabilen sosyopat biri değildim belki, ama onun her bir hareketini izleyip, zihnime kazıyarak dersimi iyi çalışmıştım doğrusu. Sinirlenmeye başladığında cam kadar açık olan mavileri aniden koyulaşmaya başlıyor ve sol kaşı seğiriyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi.

Fakat şu anda onun sinirlenip sinirlenmemesi zerre umurumda değildi. Keyif veriyordu evet. Fakat rolümü düzgün oynamama da engeldi o yüzden gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. Derin bir nefes alıp tekrar kendime geldikten sonra tekrar dudaklarımı aralayıp Aftiel'in gözlerinin içine baktım. Dudaklarımı aralayarak

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin