3.Bölüm

6.1K 194 106
                                    




Multimedyadaki şarkıyla birlikte okuyun lütfen ..



Bana göre aşk acı yüzünü göstermekten zevk alan bir bencilliktir. Aşk sadece gereksiz bir kavramdır. Aşk denilen kavramın anlamı, kişiliği biz insanların yaptığı yorumlarla kılıktan kılığa girer. Onu iyi yapan da, kötü yapan da tek bir kişi var o da insan.

İnsanlar ''ARMUT PİŞ AĞZIMA DÜŞ'' deyimini uygulamaktan büyük zevk alırlar. Çaba göstermek, acı çekmek, üzülmek, olumsuz bir şey ile karşılaşmak, ağlamak, dert çekmek, kısacası onları bitirip tüketecek hiç bir şeyi istemezler. Neden mi? Çünkü bunlar olunca kendilerini hayat pamuk İpliği ile bağlanmış zannederler. Halbuki


Hiç bilmezler, çaba göstermeden bir yere ulaşırlarsa ondan zevk almayacaklarını, acı çekmeden aşık olurlarsa aşkın ne olduğunu anlamayacaklarını, üzülmezler ise aşkın ne olduğunu anlamayacaklarını. 


Aşk çatlak bir bardakta ki suya benzer. Siz o suyu içseniz de biter içmeseniz de, siz aşkı yaşasanız da biter yaşamasanız da. Aşk doğruları ile yanlışları ile bize sunulmuş bir armağandır. Aşkı dün olarak ya da yarın olarak hatta bugün olarak görmeyin. aşk sizin her saniyeniz'dedir.


Aşk hakkında bu kadar çok olumsuz olmam belkide yaşadıklarımdan kaynaklanıyordu. Belkide aşk o kadar da kötü değildi. Ah kimi kandırıyorum ki? Yaşadıklarım ve o şekilde reddedildikten sonra aşkı nasıl iyi yorumlayabilirdim? Hatta neden oraya doğru yol aldığımı bile bilmiyordum ki. Belkide gitmemeliydim. Neticede bana göre bir yer değildi. Araf denilen mekan. Orada ne ile karşılaşacağımı bilmeden gidiyordum, bana ne olacağını bilmeden.


Ama bir yandan da heyecanlıydım aslında. Neticede ilk defa ailemden gizli bir işe kalkışmıştım ve ilk defa gece kulübüne gidecektim. İçimdeki adrenalini iliklerime kadar hissedebiliyordum. Ve bu bile kanımın kaynamasına yetiyordu. Onu istiyordum. Gerisi önemli değildi. Her ne yaparsa yapsın ve bana ne olursa olsun  bunların hiçbirisinin önemi yoktu. İstediğim tek şey onun bana, sadece bana ait olmasıydı ve bunun için her şeyden vazgeçebilirdim. Olduğum kişiden bile 

Adresi bulabilmem hiçte kolay olmamıştı ve bunun için Daemon'ın şöförüne rüşvet vermek zorunda kalmıştım ki taksi parasını bile zar zor denkleştirebilmiştim. Yüksek maaşla çalışıyor olması yetmiyormuş gibi bir de beni soymuştu. Ne kadar da paragöz bir herifti. Umarım onun  da bir gün işi bana düşer ve bende onu soyup soğana çeviririm. Gerçi Daemon'ı bulduktan sonra şöföre verdiğim rüşveti umursamazdım. Ama yinede çok para vermiştim.


Neyse şimdi bunları düşünmenin sırası değildi. Bir an önce bulmalıydım Daemon'ı ve ona söylemeliydim. O zaman söyleyememiştim ve söylememe bile gerek kalmadan reddedilmiştim. Lakin şimdi reddedilsem bile en azından söyleyerek reddedilmek istiyordum. Çünkü bir insana duygularını bile ifade edemeden reddedilmek bence reddedilmenin en kötüsüydü. Eğer ona duygularımı anlatır ve yine reddedilirsem en azından duygularımı iletebildiğim için kendimle gurur duyabilirdim. Bu yüzden de söylemek zorundaydım. 


New York'ta bugün hava oldukça soğuktu ve taksinin içinde olmama rağmen dışarıdaki soğuktan etkilenmiş ve ellerimi birbirine sürtüyordum. Eğer aşıksan aşkın sıcaklığı seni ısıtır diyen her kimse kesinlikle yalan söylüyordu. Aşık olmama rağmen af edersiniz popom donuyordu. Gece olmasının yanı sıra etraf yeterince aydınlatılmamıştı ve bu beni oldukça ürpertmişti. Şu anda da bir patikanın ortasından geçiyorduk ve bu beni iyice bir korkutmuştu. Nereye geldim ben böyle diye kendi kendimi yiyor ama bir yandan da taksiciye sanki sürekli buralara geliyormuşum hissi vermek için emin bakışlarla camdan dışarıya bakıyor ve gizliden gizliye yutkunmaya devam ediyordum. 

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin