Multimedyadaki şarkıyla birlikte okuyun lütfen..
Göz kapaklarımı araladığımda Haziran ayının kasıp kavuran güneşi, yatağımın başlığında çoktan sarı bir hat oluşturmaya başlamıştı. Önce sağıma, sonra da soluma bakmaya başladım. Evet. Kesinlikle odamda olmalıydım. Dün olanlardan sonra bu eve, bu odaya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Hiçbir şey hatırlayamıyordum. Daemon'ın söylediği son söz dışında.
D: Oraya benden başka hiç kimse dokunmayacak, sen bile.
Onun karakterini düşündükçe, bütün bu söylediklerinin hayal gücümün bir ürünü olduğunu düşünüyordum. Bir sanrı da olabilirdi. Bilemiyorum. Yeni alınan oyuncağını paylaşmak istemeyen bir çocuk ta olabilirdi. Hevesini alınca başkalarının da oynamasına izin verecekti sonunda. Ya da kim bilir? Belki de benden gerçekten hoşlanıyordu? Hoşlanmak kelimesini düşünür, düşünmez başımı sağa, sola hızlı bir şekilde sallamaya başladım. Harika. Şimdi de başım ağrımaya başlamıştı. Onun benden ''gerçekten'' hoşlanmasının hiçbir yolu yoktu. Geçici olmalıydı. Oyuncağını paylaşmak istemiyordu sadece hepsi bu.
Yavaş adımlarla yatağımda doğruldum. Bu eve, bu odaya nasıl bir şekilde geldiğimi hatırlamaya çalıştım. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.
D: Oraya benden başka hiç kimse dokunmayacak, sen bile.
Bu sözleri söyledikten sonra heyecandan hıçkırmaya başlamıştım. Bunu net bir şekilde hatırlıyordum. Lanet olsun! Ne kadar da utanç vericiydi. Daemon'ın ise bu halime sesli bir şekilde güldüğünü ve eliyle makas işareti yaparak burnumu sıktığını. O an nefes almayı unuttuğumu ve daha çok öksürmeye başladığımı da hatırlıyordum. Daemon'ın ise bu sefer kahkaha atışını. Harika. Ölmek istiyordum. Yavaşça bana doğru yaklaştığını, nefesini kulaklarıma doğru üflediğini. Önce baksırımı, daha sonra da pantolonumu ve tişörtümü giydirdiğini. Elimden tutup arabasına bindirdiğini ve göz kapaklarımın hafifçe kapanmaya başladığını.
Ondan sonrasını hatırlayamıyordum. Odama nasıl gelmiştim? Daemon babalarıma mı haber vermişti? Hayır. Eğer verseydi babalarım çoktan beni sorguya çekmiş olurlardı. Özellikle de babam Ted. Uzun ince kollarıyla bana sımsıkı sarılır ve dudaklarını aralayarak
T: Tatlım? O herifle ne işin vardı? Bak ne kadar da sakinim ( kesinlikle değil, yüzü seyiriyor) Hadi anlat babacığına.
Falan derdi herhalde. Tabi bu sırada gözlerini pörtletebildiği kadar pörtletir, sinirinden ise yanakları kıpkırmı olurdu. Babam David ise tek kaşını kaldırır ve gözleriyle ''Seninle sonra görüşeceğiz küçük bey'' bakışını atardı. Bu da ''Sen gerçeği söyleyene kadar senin peşindeyim ve eğer es kaza bana yalan söylersen sosyal yaşamına son verirsin. Evet. Bilgisayar oyunların da dahil'' deme şekliydi. O yüzden de onların kesinlikle haberi yoktu. Tanrıya şükür. O halde geriye tek bir seçenek kalıyor. Daemon. Acaba odama nasıl taşımıştı? Sırtında mı? Yoksa? Yoksa prenses şeklinde miydi? Kahretsin! Neden uyuya kalmıştım ki? Uyuyor numarası yapsaydım keşke. Hayatımda ilk defa sevdiğim bir kişi tarafından taşınmıştım ve bunun nasıl bir his olduğunu bile öğrenememiştim. Harika. Şimdi de lolita gibi davranıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2
RomanceSiz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğulmak istediğiniz? Sigaradan nefret ettiğiniz halde sigarasını her içine çekişinde ''Ne olur nefesini yüzüme üfle'' Diye Tanrı, Buda ya da he...